Birkaç yıl evvel biriyle Türkiye’deki mülteci sorununu konuşurken, ben ona laf arasında Türkiye’de 100 ila 150 bin arası Çeçen’in yaşadığını ve bu insanların Çeçen savaşları sonucu Türkiye’ye kaçan mülteciler olduğunu söyledim. Arkadaşım, Çeçenlerin Rusların baskısına maruz kaldıklarını savunan ve bu zulmün bitmesi için Çeçenlerin bağımsız devlet mücadelesini düşünce bazında destekleyen biriydi. Türkiye’deki Çeçen varlığından da rahatsız değilmiş. Aynı kişi sohbet ettiğimiz esanda vuku bulan IŞİD savaşı zamanlarında Haşdi Şabi’den kaçan Kerküklü Kürtlere Türkiye kapılarının açılmaması taraftarıydı. Çünkü onlar bölücülük yapıyordu.
Bu arkadaş gibi söz konusu kendi ülkesi veya sevdiği ülkeler olduğunda bölücülüğe, ayrılıkçılığa sonuna kadar karşı olup, başka ülkeler mevzu bahis olunca bölünmeyi ve ayrılıkçılığı tamamen destekleyen çok insan var ve bu bana garip ve bir yandan da riyakarca geliyor.
Eğer her halk zamanında zulüm gördü diye, ilerde bunun tekrarlanma ihtimalinden korkup ayrılıkçı adımlar atarsa dünya çok daha fazla istikrarsızlığa sürüklenir. Çünkü dünyada hala 4000 dil konuşuluyor ve tabiî ki binlerce millet var ama devlet sayısı sadece 200 küsür. Her devletin içinde bir sürü azınlık halk var.
Bu arkadaşımla bunu konuştuktan sonra haberlere bir baktım ki(2017 yılı sonları), Arakan’dan Bangladeş’e geçenlerin sayısı yarım milyonu geçmiş. Tıpkı Ruslarla yaşamak istemeyen Çeçenler veya Araplarla yaşamak istemeyen Kürtler gibi Arakan’da da Budist çoğunlukla birlikte yaşamak istemeyen ve bu yüzden Rohingya halkının kendi İslami devletini arzulayan silahlı örgütler mevcut. Zaten krizde bu Arakanlı örgütlerin sınır karakollarına yönelik büyük saldırıları sonucu başlamıştı. Myanmar’da 53 milyonluk nüfusun 2 milyonu Müslüman ve bu Müslümanların yarısı Arakan’da yaşıyor. Diğer yarısının sosyal durumu Myanmar halklarının ortalaması gibi. Çünkü Arakan dışındaki Müslümanlar ayrılıkçı faaliyetlerde bulunmadıkları için hedef değiller. Kaldı ki zaten Myanmar sadece Arakanlı ayrılıkçı örgütlerle değil Kuzeydeki Çinli örgütlerle de savaşıyor. Eskiden bu bölgede yaşayan pek çok Çinli bu yüzden Çin’e kaçtılar. Halbuki mesele Budistlik-Müslümanlık meselesi ise Çinlilerde Budist, onlarla neden savaşıyorlar? Çünkü mesele aslında din değil, etnik sıkıntılardan kaynaklı toprak bütünlüğü meselesi ve Çin’in Myanmar’ın en Kuzeyindeki Kaçin bölgesinde gözü olduğunu unutmamak gerek.
O arkadaşımla yaptığım sohbet ve ardından gördüğüm Arakan haberi benim aklıma şunu getirmişti, bir ülkenin toprak bütünlüğü korunacak diye, egemenlik haklarına saygı duyulacak diye bir halka alenen zulüm edilmesine göz mü yumulmalı? Yada bir halk zulüm görüyor diye ülke parçalanırsa bunun sonu gelmez ve her halk diğerinin bağımsız olabilmesinden cesaret alırsa dünyanın dört bir yanı savaşlarla dolu olmaz mı? Yada bütün ülkelerin mevcut egemenlik sınırlarına saygı duyulacaksa kıyamete kadar uluslararası sınırlar hep aynı kalacak hiç değişim olmayacak mı? gibisinden sorular geliyor aklıma.
Tabi bu düşünce akla bir başka soruyu da getiriyor. Belki bunun cevabı verilebilse her şey daha kolay olur.
Bir toprak, bölge, şehir vesaire kime aittir?
A) Oraya ilk yerleşenlerin.
B) Üzerinde kendi ırkından en çok insan bulunduranın.
C) Üzerinde en uzun süre egemenlik kuranın.
D) Üzerinde o an için egemen olanın
E) Üstünde en çok kanı dökülenin
F) Üstünde en çok kan dökenin
Ben bu sorunun cevabını bilemiyorum, siz yorumlara sebepleri ile yazarsanız güzel olur.