Siyasi hayatımızda ilk kez bu ölçüde yaşanılan ittifaklar nedeniyle, sonuçların sağlıklı ve ileriye dönük analizinde herkes zorlanıyor. Dahası, ittifakların her türlü yerleşik politik değerleri ve ideolojik sınırları alt üst eden ittifaklar sonrasında ortaya çıkan tablo, meseleyi doğrudan oy sayılarındaki yükselişe, yani gündelik politik faydaya kilitleyince, her parti açısından neyin doğru neyin yanlış olduğunun anlaşılması güçleşiyor.
Yine de, seçim öncesi gözlediğimiz yönelimler, ittifakların tabanda ve örgütlerde ne ölçüde sahiplenildiğine ilişkin izlenimler üzerinden yorum yapılabilir.
Bu arada: Mersin’de sonuçlar üzerinden sıkıntılı bir süreç yaşanmadı; herkes sandık sonuçlarını kabullendi.
Bundan sonrası artık hizmet zamanıdır; yerel yönetimlerin başarıları için yapıcı ve eleştirel destek verilmelidir.
- kısaca, süreci siyasi partilerimiz açısından, bir kent yazarı nesnelliği içinde ve gelecekte de kentimizin faydası açısından politik sonuçlar elde etmek üzere seçim öncesi izlenimlerim ve oy sayıları üzerinden analiz yapmaya çalışacağım.
Mersin’de son genel seçimde birinci parti Ak Partidir.
325 bin kişi Ak Parti’ye oy vermiş.
MHP 5. parti, yani en az oy alan parti…
Cumhur ittifakında yerel seçime birlikte giren iki parti arasında adaletli olunması ve iki tarafın siyasi gücüne yani oy oranına göre Büyükşehir ve İlçe dağılımında hak sahibi olunması gerekirdi.
Kentimizin politik yapısına uygun bir aday düzenlemesi zorunlu idi,
Yani Büyükşehrin ve ilçelerin de çoğunluğunun yine Ak Parti’de olması doğruydu.
MHP ise yalnızca 3 ilçe alabilirdi.
Nasıl olduysa tam tersi oldu.
MHP Büyükşehri ve 10 ilçeyi aldı.
Ak Parti’ye yalnızca 3 ilçe kaldı.
Üstelik kazanması güç 2 büyük ilçe: Yenişehir ve Akdeniz.
Ve kazanılması hiçbir önem ifade etmeyecek Mersin’in en küçük ilçesi: Aydıncık.
Önemli bir ayrıntı daha: Cumhur İttifakının kısa süreli krize girerek koptuğu günlerde MHP tarafından gösterilen aday, sonrasında Cumhur İttifakı adayı olarak devam ettirildi. Sorun şudur: İttifak elbette tepedeki dengeler üzerinden oluşur; ama ittifakın zayıf kanadından ve ittifakın koptuğu günlerde gösterilen bir adayın, ittifak yeniden canlandığında ittifakın güçlü kanadı tarafından aynen benimsenmesini beklemek akla da, vicdana da, siyasetin dengesine de aykırı idi. Kentte en çok oy alan bir partinin teşkilat ve taban olarak böylesi bir ters hesabı benimsemesi ve bununla oy verme anında hesaplaşmaması mümkün mü?
Bu anlamda ben seçim öncesi üç-dört yazı yazdım; siyasal denklemdeki bu tersliği vurguladım.
Nitekim, Ak Partililerin büyük çoğunluğu tepedeki bu hesabı anlamakta ve kabullenmekte güçlük çektiler. Bir kısmı siyasi görüşe uyarak oy verdi, bir kısmı da sandığa gitmedi Tam tersine, karşı ittifaka oy verenler de oldu.
Nasıl geçtiğimiz yerel seçimde CHP adayına tepki olarak MHP ye oy verildi ise, bu seçimde de Ak Parti’ye yapılan haksızlık karşısında CHP ‘ ye oy verenler oldu.
* * *
Bir de başka yönden bir Mersin analizi yapalım.
Mersin bugüne kadar tüm siyasi partilerin birbirine yakın oy aldıkları ve farklı siyasi partilerden Belediyeler tarafından önemli sorunlar yaşanılmadan yönetilen bir kenttir.
Bugüne kadar çeşitli siyasi partiler arasında yalnızca Ak Parti, Büyükşehir ve bağlı merkez ilçelerden hiç bir belediyeyi kazanamadı!
Geriye dönüp baktığımızda, tüm seçimlerin adeta Ak Parti’nin hiçbir Belediye kazanmak istemediği üzerinden dizayn edildiğini görüyoruz.
Bu seçimde de son üç yerel seçimde yaşanan Ak Parti’nin Büyükşehri ve tüm ilçeleri isteyerek kaybetmesi hesabının tekrar yaşandığı görünüyor.
Belki de Ak Parti’nin Büyükşehri ve ilçeleri en rahat kazanacağı bir seçim, yukarıda yapılan garip(?) hesaplarla kaybedildi.
Yani İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirler için Mersin feda edildi.
Oralarda da Büyükşehirlerin durumu ortada.
Peki Mersin üzerinden yapılan pazarlık neye yaradı?
Sonuçta tek ve en büyük kaybeden Mersin oldu!
Mersin’de iktidar partisinin yerel yönetimi, iktidar partisinin etkisi ve hizmetleri adeta istenmiyor.
Aday seçiminden seçim hesaplarına, Ak Parti Mersin’de yerel yönetimleri kazanmak istemiyor! Bu yolda akla, Mersin gerçekliğine ve beklentilere uygun adaylar da dile getirilirken yukarda başka hesaplar öne çıkıyor.
Burada aklımızı zorlayan, politik olarak nedeninin bulmakta güçlük çektiğimiz bir durum var.
Bu garip hesabın tek kaybedeni de yıllardır Mersin!
Umarım bu yıllardır ısrarla işaret ettiğimiz doğrultuda, kentin gelişmesini, değişmesini, alışılan düzenin bozulmasını istemeyen küçük mutlu azınlığın yine bu kent üzerindeki bir hesabı değildir.
Sonuçta adeta tüm Büyükşehri ve İlçeleri (her seçimde olduğu gibi) kaybetmek üzere bir düzenleme yapılmış olsa da, nasıl olduysa, büyük ölçüde başta adayın kişiliğinin ve özel çabasının etkisiyle, ilk kez Akdeniz İlçesini Ak Parti kazandı.
Derinlemesine bir araştırma yapıldığı zaman bunun karmaşık, hesaplanmayan, beklenmeyen bir kazanç olduğunu ve nedenlerini daha net göreceğiz.
Belki şimdilik şu kadarı söylenebilir: Millet İttifakı içinde Akdeniz Belediyesi’ni HDP adayının kazanması üzerine bir hesap yapılmış ve burada CHP zayıf bir adayla seçime katılmıştı.
Buna rağmen CHP adayının işi sıkı tuttuğu ve HDP’yi zora soktuğu anlamında HDP’den şikayetler geldiği duyuluyordu.
Sonuçta burada kazananı da şaşırtan bir garip süreç sonrasında, bu ilçede yıllar sonra kuruluşta olduğu gibi, yeniden merkez sağ yönetime gelmiş oldu.
Özetle; iktidar partisinin düzgün ve sağduyuya dayalı bir hesapla girse rahat kazanacağı bir Büyükşehir, muhalefet tarafından yeniden kazanıldı.
Kentimize, ülkemize hayırlı olsun. Yeni Büyükşehir Belediye Başkanımız daha işin başında, gerekirse Sn. Cumhurbaşkanı ile sıkça görüşerek Mersin’e hizmeti esas aldığının altını çizse de, siyasetin gerçeği ve hayatın akışı içinde bunun istenilen düzeyde olmayacağı açıktır.
Artık bazı ilçelerde dahi olmasına rağmen bizde hâlâ inşaatı süren *Havalimanımızın,
*Akdeniz Sahil Yolu’nun,
*Kazanlı Turizm Projesi’nin,
*Raylı Sistemin,
*Limanın Genişlemesinin,
*Yeni Serbest Bölge ve Organize Sanayi Bölgelerinin,
*kentin ihtiyacı olan 18 battı çıktının,
*Hızlı Trenin,
*Kentsel Dönüşümün… (yine her zamanki gibi) bir başka bahara kalacağı görülüyor.
* * *
Ama yine de ben, yeni yerel yönetimin yeni bir vizyon ve anlayışla işe başlayacağına, kentteki büyük hizmet açığını gücü yettiğince kapatacağına ilişkin samimi inancımı ve dileğimi not ediyorum.
Elbette bu arada: Kenti geliştirmeyen, yıllardır bu kentin sırtından inmeyen bir avuç azınlığın son kalıntılarının etkisinden, onların her kurum ve kuruluşta hâlâ ortalarda dolaşan, iktidar ve güç kazanan herkese sokulmakta arsız bir ustalık kazanan tiplerden kurtulması gerekir.
Özellikle yıllardır bu kentin siyasi kılcallarını, menfaat çevrelerini, arsız ve yılışık yanaşmalarını iyi tanıyan yöneticilerin dikkatine, özenine ihtiyacımız var.
Kente duyarlı, kentle ilgili kaygı duyan kent dinamiklerini dinlemek elbette demokratik katılımı ve başarılı yönetimi destekler.
Bugüne kadar gerçekleşemeyen bir Mersin birlikteliğini sağlamak, bu kentin sahip olduğu zenginliklerinden artık gereğince yararlanmak şarttır.
Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, ilçe belediyelerinin ve kentteki her düzeyde söz sahibi yöneticilerin ve siyaset çevrelerinin bu kente çok borcu vardır; onların samimi çabalarıyla Mersin, şimdiki utandırıcı ihmallerden arınarak hak ettiği çağdaş bir kent olma yolunda mesafe alır.
Son yıllarda yönetim kademelerinde gözle görülür bir büyük iyileşmeye, hizmete dönük yüksek enerji ve vizyona sık sık dikkat çektim. Şimdi de belediye yönetimlerinde göreve gelen her irade bununla uyumlu bir süreç içinde çalışırsa kayıp yıllar telafi edilebilir.
Bu inançla ve dilekle, her kademede göreve gelen her bir hemşerimiz için hayırlar diliyorum.
Konuyu politik analiz düzeyinde konuşmaya ve Mersin için yararlı sonuçlar çıkarmaya devam edeceğim.