Buradan Mersin’e gelenler, Peri Bacasını görünce “Mersin’de görecek değerli bir şey yok Kapadokya’ya gidin!” anlamını çıkarıyordu.
E tabii bu da bir nevi turizm hizmeti idi!
Fakat Başkan buna daha pratik bir geçerli açıklama bulmuş. Meğer Mersin’den saklanması için limonlar Kapadokya’ya gönderiliyormuş, bu yüzden peribacası maketi koydurmuş.
Yani Kapadokya Mersin’in kankası imiş!
10 yıldır bu Mersin’de Peri Bacasının saçmalığını kendisine anlatamadık.
Geçen on yılda, pet şişelere çiçekler ekildi, zürafa, dinozor maketleri yapıldı, bulvarlarda bitkiler, kedi, köpek, keçi figürlerine döndürüldü.
Ortalık Ali Baba’nın Çiftliğine döndü… Hizmette sınır yoktu!
Hizmetler daha da büyüdü ve son icraatla Yunan Mitolojisindeki Truva Atı maketini yaptırıp Mersin’in dünyaca tanınan hazinesi Yumuktepe’nin yanına koydurdu.
Adeta Yumuktepe’yi değersizleştirip, alakasız bir Truva Atı maketiyle bu zenginlik gölgelendi.
Burada da Yumuktepe ile Truva arasında ticaret yapıldığını ve bu yüzden bu maketin buraya uyduğu bahanesi bulundu.
Son derece üzücüdür ki Mersin Üniversitesi ile birlikte yaptıkları tanıtımda Rektör Yardımcısı ve uzman öğretim üyesi buna karşı çıkamayarak Mersin Üniversitesinin sanat ve kültür anlayışını göstermiş oldular.
Semihi Vural’ın Yumuktepe kitabında Truva ile ticaret yapıldığı yazılıyormuş.
Kitabın yazarı, değerli araştırmacı yazar Semihi Vural ile görüştüm. Bu durumdan kendisi de rahatsız. O da Truva ile ticaret yapıldığını doğruluyor fakat Truva dışında Yumuktepe limanından Suriye’ye, Mısır’a Afrika’ya ve başka birçok ülkeye ticaret yapıldığını ilave ediyor.
Tıpkı Mersin limanından birçok ülkeye ticaret yapıldığı ve Mersin’e de Anadolu’nun birçok ilinden mal geldiği gibi. Liman kentleri tüm dünyada böyle.
O zaman bu mantıkla ne yapmak lazım. Mademki Afrika’ya ticaret var, Suriye’ye ticaret var oralarla ilgili bir maket yapılabilir ama öncelikli olarak Mısır’a ticaret yapıldığına göre bir Piramit en uygunudur.
Bir firavun heykeli ya da bir mumya maketi de olabilir.
O zaman Toroslar Belediyesi’nden öncelikli olarak bir Mısır Pirami’ti istiyoruz. Arkasından Suriye ile ilgili belki bir nargile maketi, Afrika ile ilgili elinde mızrağıyla bir Afrikalı savaşçı heykeli olabilir.
Bu arada Yumuktepe ve Truva ile ilgili uzun bir araştırma yaptım.
J.G. Macqueen’in Hititler adlı kitabını ve Natonal Geografıc dergisinin Troya ekini ve bir çok konu ile ilgili makaleyi inceledim ayrıca Soli kazılarını yapan hem Yumuktepe’yi hem de Truva’yı çok iyi tanıyan Prof. Remzi Yağcı ile görüştüm.
Tüm bu bilgilerle Truva atının Yumuktepe’ye konmasının anlamsızlığı ve saçmalığı daha da açığa çıktı.
Ama eğer doğru bir eylemde bulunulacaksa konu ile ilgili Mersin Üniversitesi dışında bir uzmanla görüşülüp Peribacası ve Truva Atı’nın Çukurova’ya ne kadar uyduğunun bilimsel açıklaması ortaya çıkarılmalı.
Şu anda Bakanlıkça, Kültür Müdürlüğünce ve İtalyan kazı ekibince bilinen ve kentimizi komik duruma düşüren bu durum acaba çözülebilir mi?
Bakalım Turizmciler, Arkeoloji ve Sanat Kültür dernekleri bu duruma nasıl bir tepki gösterecekler…