TOHUM
Her canlının kendi özü, sırrı, gerçeği tohumda gizlidir; beklediğinde, sabrettiğinde, filizlendiğinde içindeki hayallerini köklerden göklere yüceltmeye fırsat arar, hayat gayesi de budur.
Ölmek üzere olan bir bilgeye son isteğin nedir diye sorduğumda, "-benim için birkaç ağaç dik ve toprağa buğday saçın" dedi. Anladım ki insan ölümlü, tohum ve ağaç ebedî kalıcı bu topraklarda, arkasından kendisine rahmet okutacak.
Yûnus Emre, Hacı Bektaş’a buğday istemek için gider. Eli boş gitmemek için de dağdan alıç toplayıp götürür. Hacı Bektaş Velî, ondaki bu ruh inceliğini görünce ona buğday yerine nefes vermeyi teklîf eder. Yûnus, nefesin mânâ ve değerini o süreçte bilmediği için “-Nefesi ne yapayım bana buğday gerek.” der.
Her tohumda ilâhî program gizli; suyu, sıcaklığı, güneşi görünce harekete geçer. Kendi fıtratı üzere devam eder. Hiçbir buğday, Kavak olmaya heves etmez. Bilirki vazifesi un olmak, ekmek olmak. Bundan onur duyar ve saygı görür. Ne kavağa laf atar, nede kendini üzer. Bencil değil, faydalıdır. Kafası bulutlu ve dumanlı değil, "-sen tohumsun, tohum kal" diyenleri duymaz, vazifesini bilir.
Eğer buğday tohumu toprak ile buluşmadığı zaman ekmek, buluşursa yeniden can olup, verim olup, ürün olup tekrar aynı ambara geri dönen muhteşem bir hayat kaynağıdır. Kısır döngü değil, verimliliktir. Genetik kodları hiç kaybolmadan kendi karakterini asırlarca korur. Bu bir güçlülük ve kararlılık işaretidir. Program yapan, kodları çok sağlam yapmıştır, milyarda bir hata her sene yeni bir buğday türü ile karşılaşmamız neden olabilirdi. İnsanların daha çok para kazanma hırsı tohumları genetikleri ile oynayıp kısırlaştırıyorlar. Amaç her sene yeni tohum satmak. Bunun neticesinde insan nesli de kısırlaştı. Seksen doksan yaşında bile çocuk sahibi olan çiftler artık günümüzde kırk yaşından sonra çocuk sahibi olmaları zorlaştı, kendimize ceza verdik.
Tohum'a Kâinatın başlangıç noktası diye bakmak gerekir. Eğer tohum olmazsa son nokta konulmuş olur. Buğday tohumu için kimi satacak mal, kimi ekilecek ekin, erkek için evlat, büyükler için soy sop, doğurucu olduğu için düşünce ismini bile verildi. Evlenmeyen için tohuma kaçmış. Kötüler için günah tohumu denir.
Toprakla tohum; buluşması özel zaman, karanlık, şimşeğin çakmasını bekler. Havanın hafif nemli olması, akşama doğru toprağın üzerine halı gibi serilmek yağmuru beklemek gerekir. Çakan şimşeğin ardından yağmur yağarsa toprak tohumu hemen bağrına basar daha çabuk kabul eder. Sonra bekleyiş, sabır, dayanıklılık başlayacak. Uzun ve soğuk geceler bir tohumun daha güçlü ve verimli kılacak, verimi arttıracaktır.
Tohum, kendi yuvasından çıkmak için bazen şimşeğin çakışına, çakan şimşek yağmura, yağmur tohumu canlandırmaya gebe…
Her tohum kendi çekirdeğinde yavrudur; ancak hayallerini köklerden göklere yücelen serüvenin başlangıcıdır.
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın,
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Demiş üstad Necip Fazıl. Ne güzel demiş.
Sağlıkla ve sağlıcakla kalın.
Veysel Bozkurt