Referandum süreci maalesef bir kamplaşmaya doğru gidiyor.
Taraflar tezlerini giderek sertleşen bir üslupla savunuyorlar, propaganda yapıyorlar; ancak son zamanlarda biraz da ölçüyü kaçırıyorlar.
Şahısların bireysel olarak konunun içinde olmaları ve görüşlerini seslendirmeleri elbette kabul edilebilir.
Fakat bunu, üyeleri ile geniş kitleleri kapsayan Oda ve STK’ların yapması, hem son derece zararlı, ötekileştirici, siyasallaştırıcıdır; ayrıca oluşumlarının saygınlığına gölge düşüren, lekeleyen bir davranıştır.
Bunun da ötesinde, Başkanın görüşünde olmayan üyelere karşı büyük saygısızlıktır.
“Evet” ya da “Hayır” savunuculuğunu açıkça basın açıklamaları ile duyuran kimi Başkanlar hoşgörü, karşılıklı birbirini kabullenme, insanları ötekileştirmeme, karşı görüşe saygı açılarından bu kentte kötü iz bırakıyorlar.
İki önemli oluşumun başkanları ise, kimi üyelerin yoğun talebine ve baskısına rağmen tarafsız duruşlarından ödün vermemişlerdir.
Bunlardan birisi Mersin Baro Başkanı Ali Er, diğeri de İşadamları Derneği (MESİAD) Başkanı Mehmet Deniz’dir.
Onlar bazı başkanların yaptığı gibi gereksiz ve yersiz bir davranışa kapılmamış, sorumluluk bilinci içinde düşüncelerini kamuoyuna açıklamamıştır. Öyle ya, böylesi kuruluşların üyeleri her görüşten olabilir; bir başkan tüm üyelerin sesidir ve taraf olmamak gibi bir etik yükümlülük içindedir.
Bir tarafta hala eski yerel yönetimin etkisinde “Hayır Kampanyası” yapan oluşumlar, diğer tarafta Hükümete sevimli görünmek için “Evet Kampanyası” yapan oluşumlar…
Her iki kesim de kentin geleneksel yapısına ve başında bulundukları oluşuma zarar veriyor.
Umarım son bir ay daha sakin geçer, gereksiz polemikler, olumsuzluklar olmaz ve herkes sandıkta hür iradesi, mantığı ve vicdanı ile oyunu kullanır.
Ama kuruluşların başında bulunanlar daha sorumlu davranmalıdır ve kurumu tümüyle bağlayıcı mahiyette açıklamalardan kaçınmalıdır. Kaldı ki böylesi iç politikaya dair gerilimlerde görüş belirtmek gibi bir görevleri de yoktur.