Yeşil Çizme Doğa Evi
Doğanın tam ortasında, sabahın toprakta bıraktığı izlerle çevrili, kuş cıvıltıları eşliğinde dokunulmamış, basit, güzel ve insanın kendini hayatın akışına bıraktığı anlamlı bir yer.
Fotoğraf Ali AKÇA
Mencilis Mağarası’na giden asfalt yoldan ilk levhayı görüp sola, kilit taşlarıyla döşenmiş bir yola sapılıyor. İki yanı böğürtlen çalılıklarıyla çevrili maceralı dar yoldan biraz daha inince, önce üst yaya kapısı ve üzerindeki ikinci tabela göze çarpıyor. Yokuş aşağı devam edildiğinde “Yeşil Çizme” nin iki kanatlı yemyeşil ana giriş kapısı sizi karşılıyor. Tabiat harikası renklerle bezeli bir bağ evine dalıyorsunuz. Enerji dolu ortamda, güler yüzlü ekip ile ev sahipliği eşliğinde misafirlik başlıyor.
Fotoğraf Ali AKÇA
Selanik göçmeni bir aileye dayanan İstanbul doğumlu Cem Bey ve eşi Tuğba Hanım ülkemizde ve dış ülkelerde birçok ünlü ismin profesyonel rehberliğini yapan turizmci bir aile. Yöreyi iyi bilen çift, bir otel işletmeciliği yapmayı düşünürken; bunu iklimi, havası, suyu, toprağı güzel ve geniş bahçeli kendi bağ evlerinde uygulamaya karar veriyorlar. Sektördeki birikimlerini; tutkulu, başarılı ve girişimci bir ruhla; iyi bir plan ve hazırlıkla buraya aktarıyorlar. Her mevsimi ayrı bir tada sahip bahçe içindeki eski evi beş yıllık çalışma sonrası dönüştürüp Yeşil Çizme Doğa Evi adıyla konuklara açıyorlar. Açılışın hemen sonrası oluşan salgın nedeniyle bir müddet kapanıp tekrar normalleşme ile yola devam ediliyor.
Özgün, otantik ve ince zevkin ürünü, her noktasında el emeği, göz nuru ile döşenen 6 oda oluşturulmuş ve ilave dört oda daha düşünülüyor. Bahçenin bir köşesi bostan yapılarak daha bakımlı yapılabilir. Sonsuz bir kaynağın ve akışın bulunduğu doğada insan geleneksel keyif tarzına bayılıyor. Gürültülü tonlardan uzak, sessizliğe, el değmemiş bir yaşam alanına kendini bırakıyor. Burası, bir tepenin eteğinde, doğanın sinesine yaslanmış, içi meyve ağaçlarıyla bezeli, kuş cıvıltılarının sessizlikle oynaştığı harika bir köy evi. İnsana hissedilir nitelikte iyi ve kaliteli bir zaman dilimi sunuyor. Geçmişin anısıyla bugünün ve geleceğin en iyi konforunun birleşimi yaşanıyor. Birkaç gün de olsa şehrin karmaşık, yorucu hayatını unutturuyor. Eski çağlarda olduğu gibi sakin, telaşsız, doğasına uygun bir yaşam fırsatı veriyor. Düşünce yapısı, beslenme tarzı ve bakış açısı farkındalığı oluşuyor. Yaşamın doğal, dingin ve “an” da kalmayı hedeflemesine rehberlik ediyor.
Özlemi çekilen dostane, kaygısız, sakin ve bölüşmeyi bilen ilişkilerdir. İnsanı insan yapan sevgi, şefkat ve merhamet değil mi? Herkes arkadaşlarına ve sevdiklerine dokunup sevgiyle kucaklaşmayı arıyor. Hızlı yaşamın tutsağı olan insanın içinde bir “boşluk” oluşmuşken bunlar sosyal medya ağlarındaki paylaşım ile dolmuyor. Doğa evleri, insanın umutsuz bir yaşam sürmek için yaratılmadığını anımsatıyor. Tüm çıplaklığıyla doğa ile çevredeki insanlarla yüz yüze sohbete imkân veren, onlara sıcak bir merhaba diyebilecek akış sağlıyor. İnsana tatlıca, şefkat ve minnetle yaklaşıp candan sevmeyi hatırlatıyor. Uzun ve mutlu yaşamın sırrı olan doğada insan hep bir çıkış yolunun varlığını buluyor. Şifalı gücü kan basıncını dengeliyor, stres seviyesini düşürüyor. Yağmurlu günlerde yeşil çizmeler çekiliyor, insan unutulmaz zamanları ve yaşamın tadını hayatına katıyor.
Safranbolu’nun Arnavut kaldırımlı dar sokaklarını ve civardaki asırlar önce kurulan Yörük Köyü’nü gezdikten sonra, Mencilis Mağarası’na doğa yürüyüşü ile gidip gelince, yorgunluğu atmak için kış bahçesine geçiliyor. Şöminede yanan meşe odunları ortamı ısıtıyor, çıtır çıtır bir ses ve harika koku her yanı sarıyor. Semaverde demlenen çay misafirlerini bekliyor. Bir köy odasındaki gibi doyumsuz keyifli sohbet başlıyor. Odun ateşinin insanı içine alan gizemli sırrı ve ritmik sesler giriş kapısına bir konuk çağırmış. Bu henüz dört aylık “Sole” isimli Kangal türü bir çoban köpeği, kapının tam girişine kıvrılmış yatıyor. Kediler koşup gelip kendini sevdiriyor.
Geçmişi arakasında bırakıp sessiz yolculuklara çıkanlar manevi huzur ararlar. Bozulmamış tarihi dokusu, büyülü iklimi, tertemiz havasıyla doğada kaybolmak istenir. Onunla ile iç içe, organik ürünlerle beslenip sağlık içinde yaşamak arzulanır. Kuş cıvıltıları eşliğinde, masmavi gökyüzü altında hoş ve ideal bir yaşam özlenir. İnsan hayallerini, güneşin tadına, yıldızların zevkine vararak gerçekleştirmeyi düşünür. Doğanın kendisini aldatmayacağının farkındalığı içinde, insanlara âşık, toprağa sadık olarak varlığını sürdürmeyi diler. Gönlünü şükretmenin tüm güzelliğiyle doldurarak dünyasına yeni şeyler katacak farklı insanlarla tanışmayı, onların arasında kolay biçimde yaşamayı umar. Seneca’nın dediği gibi, “Mutlu bir hayat kendi doğasıyla uyum içinde olan bir hayattır”.
Bir ütopya, bir fantezi gibi kulağa hoş gelmekten ziyade, doğa hayatı gerçek bir şifa gücüne erişilen yaşam biçimidir. İnsan evrendeki işleyişi ve hikmeti görüp vaktin değerini öğrenir. Yeşil Çizme Doğa Evi’nde, ev sahipleri ve misafirler göz göze gelerek birbirini can kulağıyla dinleyip sohbet ediyor. Mekân geçmişin zenginliği ile bugünün şıklığını odalara işlemiş bir anlayışın ürünü. Zaten böyle bir yerden beklenen; özgün, otantik ve yöresel lezzetlerle; titiz bir konukseverlik anlayışı içinde iyi bir hizmet sunulmasıdır. Odalarda kaynaktan gelen sürahi dolu su boşaldıkça yenilenmesi buna iyi örnektir. Odalarda antik bir radyodan çıkıyor izlenimi veren hafif, tatlı bir müzik insanın içini ürpertiyor. Bu atmosferde durup soluklanan insan, hayatın tadını çıkarmanın daha değerli bir yaşamın anahtarı olduğunu hissediyor. Tüketim odaklı bir hayattan ziyade, mutluluk çoğaltan anlara yönelen insan Yeşil Çizme’de bu sırra erişebiliyor.
Doğanın saf, neşeli, derinlikli ve gizemli mucizesine inanlar mutludur. Seyahatler içinde huzur sakladığı için insanı iyileştirir. Safranbolu ve civarı en gözde gezilecek yerlerin başında gelmektedir. Yeşil Çizme, Safranbolu’nun zirvesinde doğadaki ışığı yakalamak ve yaşanan her anın keyfini çıkarmak isteyenler için hazırlanmış bir konukevidir. Standartlaştırılan ve her eylemi planlı hayatlardan kurtulmak; var olan güzelliklerin farkına varmak, deniz ve kum dışında farklı bilinmedik zenginlikleri keşfetmek için büyüleyici yerlerde zaman geçirilmelidir. Yaşamını çeşitlendirip ilham kaynaklarını genişleten ve yolu üzerindeki çiçekleri koklayabilenler için Yeşil Çizme insana şehir yorgunluğunu unutturan bir yerdir.
Yörenin kuyu kebabı, pazılı-pastırmalı pidesi ve safranlı lokumları dayanılmaz lezzettedir. Birkaç günlük de olsa sizi hayatla didişmekten çok, doğayı kucaklamaya ve dinginliğe, etrafı gezmeye davet ediyorum. Başka bir mekan yazısında buluşmak dileğiyle hayatınızda mavi ve yeşilin dostluğu daim olsun!
Dostlukla…
Ali AKÇA
Ali AKÇA, Uludağ İşletme Fakültesi'nden 1982 yılında mezun oldu. Fransa'nın Montpellier kentinde, Paul Valéry Universitési'nde 1982-84 yılları arasında dil eğitimi için bulundu ve muhtelif araştırmalar yaptı. 1984-1986 yıllarında yedek subay olarak askerliğini tamamladı. Fransa'nın Rouen Universitési'nde 1992-94 yıllarında İşletme Yüksek Lisansını tamamladı. Halen, bir kamu kuruluşunda görevini sürdürmektedir. Şiir ve deneme yazıları yazmaktadır.
Güncelleme Tarihi: 08 Kasım 2021, 05:06