Allah’tan Kim Korkmaz?

Kıymetli Hocamızın Allah’tan Kim Korkmaz yazısı

Allah’tan Kim Korkmaz?
ALLAH’TAN KİM KORKMAZ?

Bir zamanlar kalabalıktan sıyrılıp bir mesire (piknik) alanında gezinirken, elinde içki kadehi olan birinin yakınından geçiyorduk. Telefonla birisine kızarak bağırıyor ve “ben yalnız Allah’tan korkarım” diyordu.

Hayret!.. Allah’ın haram kıldığı içki kadehi ile Allah korkusunun bir arada nasıl olabileceğini hayretler içinde düşünmüştüm.

Daha sonraları köyde, kentte ve her yerde çevrede yaşayan insanların konuşmalarına kulak verince; bu ifadenin pek çok ortamda, pek çok kişi tarafından rahatlıkla kullanıldığını fark ettim.

Bundan dolayı eminim ki; çoğumuz “Allah’tan başka hiç kimseden korkmam”, “ben yalnız Allah’tan korkarım” şeklindeki ifadelerle hep yükseklerden konuşanlara her zaman rastlamışızdır.

Özellikle Tv haber kanallarında hemen her gün garipseyerek ve ayıplayarak seyrettiğimiz yüzlerce olay gibi, bir ara bir mahallenin sokaklarından geçerken bir kavgaya rast geldim. İki komşu, pek önemli olmayan bir sebepten dolayı konuyu büyütmüşler, ciddi kavga ediyorlardı. Hayretler içinde gördüm ki; orada yüce Allah’ın “Müminlerden iki grup birbirleriyle kavgaya tutuşsa araya girip onları barıştırın” emrine uyarak, kavga edenlerin ayrılmalarını sağlamak yerine, bir iki kişi dışında herkes orada toplanmış genelde onları uzaktan seyrediyordu. Atalarımızın da güzel bir âdeti olan “araya şeytan girmesin, daha kötü bir sonuç olmasın” diye kavgaya son verme ve kavga edenleri barıştırma erdemliliği sanki unutulmuş gibi, sadece birkaç kişinin cılız gayreti dışındakiler, olayı sadece izliyorlardı.

Kavga edenlerden biri hışımla diğerine saldırırken “ben senden mi korkacağım? Senden korkan, senin gibi olsun. Ben Allah’tan başka kimseden korkmam” diyor ve hayâ perdesini sıyırmış gibi, çok yüksek sesle ardı arkası kesilmeyen küfürler savuruyordu.

Oysa ağzından çıkan o çirkin sözlerle aynı zamanda kendisinden korktuğunu söylediği Allah’ın emirlerine karşı geldiğinin farkında değildi. Bu tip küfürlerle nasıl bir korkunç yere doğru kendi kendini sürüklediğinden haberi bile yoktu.

Bugün sosyal yaşantımıza ve söylemlerimize bakarak hep biliyor ve görüyoruz ki; genellikle bu gibi durumlarda şuursuzca söylenen “ben Allah’tan korkarım” ifadesinin ne anlama geldiği, çoğu insanımız tarafından maalesef pek bilinmiyor. Bunun için “ben yalnız Allah’tan korkarım” sözü, genellikle kalıplaşmış bir tekerleme şeklinde söylenip gidiyor.

Nitekim yüce Allah, bir zamanlar inanmadıkları halde inandıklarını söyleyenler için “onlar kalplerinde olmayan bir şeyi dillendirerek yalan söylüyorlar” diyerek Allah’tan korktuklarını iddia eden bu tiplerin de;
Gerçekte Allah korkusu ile ilgileri olmadığını,
Yalan söylediklerini,
“Allah korkusu” gibi bir yüce kavramı kendi emellerine alet etiklerini ifade buyurmuştur.
Bunlar, bir anlık üstünlük sağlama uğruna farkında olmadan Allah’ı kendi kavgalarına, üstün gelme gayretlerine, kendi emellerine âlet ediyorlar.

Aziz dostlar!

Üzülerek görüyoruz: Bizde yaşanmaya ve normal gibi görülmeye başlanan bir gerçek vardır ki; “Allah korkusu” kavramı, neyi ifade ettiğine bakılmaksızın toplumumuzda gelişi güzel söylenir oldu. Hâlbuki insan neyi söylediğinin anlamını önce bilmesi ve ondan sonra söylemesi gerekmez mi? Anlamını bilmediği yahut yanlış bildiği bir sözü için kendine dönüp pişman olması gerekmez mi?

Her nedense âdetlerimiz değiştiği gibi, son zamanlarda söylemlerimiz de değişmiş gibi görünüyor. Nitekim bir zamanlar çok değerli büyüklerimizden birine “Allah’tan kork” dendiği zaman tüyleri ürperirdi. Toplumda kendisinin Allah’tan korkmadığı zannedildiği için kendi kendine “ben ne yaptım” diye düşüncelere dalar hatta gözyaşları döker ve uykuları kaçardı.

Bugün ise her hangi birine;
“Sen Allah’tan korkuyor musun” diye sorsak, hiç düşünmeden, “elbette korkuyorum. Allah’tan korkulmaz mı? Kim Allah’tan korkmaz ki” cevabını rahatlıkla verebiliyor. Hatta bazen de bilgiçlik taslayarak “Allah’tan korkmayan kimse çarpılır” gibi yalan yanlış görüşlerini söylemekten çekinmiyor.
O halde “Allah korkusu konusunda sen ne yapıyorsun? Allah’tan korktuğuna göre bu korkunun belirtisi nedir? Allah’ın emirlerini yapıyor musun? Yasak ettiklerinden uzak duruyor musun? Sonunda cezaya çarpılmamak için nasıl yaşıyorsun” şeklindeki sorulara çoğunlukla verecek cevabı da olmuyor.
Şu halde, şayet yüce Allah’ın emirleri yapılmıyor, yasaklarından uzak durulmuyorsa; “insan Allah’tan nasıl korkmuş oluyor” diye önce kendimize, sonra da herkese sormamız gerekmez mi?

Yüce Allah, hiçbir şekilde kandırılamayacağına göre, insan da bu tür ifadelerle;
Hem kendi kendini hem de çevresini kandırmamalı değil mi?
Sözü özüne, özü de sözüne uymalı değil mi?
Allah’tan korkan kimsenin tavrını, kendi yaşayışında ve ilişkilerinde göstermeli değil mi?
Bizim özü sözüne uymayan bu yaşantımız, bu anlayışımız, bize de çok garip gelmiyor mu?

Bu tavrımız, hem normal hayatın hem de inancımızın gerçekleriyle hiç örtüşüyor mu?

Şunu etraflıca bir düşünelim:
Bir taraftan cahilce ve korkusuzca yüce Allah’a isyan edeceğiz.
Emirlerini umursamayacak, ilâhî emirleri yokmuş gibi kabul edeceğiz ve Allah’a inanmayanlar gibi yaşayacağız.
Günde beş defa Allah adına “Gel!.. Namaza gel. Kurtuluşa gel” diye çağırıldığımız halde onu dinlemeyeceğiz. Dinleyip gitsek bile “dostlar alış verişte görsün” türünden gidecek, o namazdan hiç yararlanmayacağız.
Allah’ın bize verdiği her türlü nimetle yaşamaya devam edecek, Allah’ın mülkü içinde âdeta O’na kafa tutacağız,
Sonra da “ben Allah’tan korkuyorum” diyerek başkalarına üstünlük taslayacak, bir nevi hava atacağız.
Bunun inancımızda bir yeri, bir anlamı, bir değeri var mıdır?
Diğer yandan;
Dilimiz başka, aklımız başka şey söylüyorsa,
Söylediklerimizle yaşantımız taban tabana zıt, birbirine uymuyorsa,
Yaptıklarımızla kendi sözlerimizi, kendimizi yalanlıyorsak; bu durumda Allah’tan korktuğumuzu söylemenin bir anlamı, bir değeri var mıdır?
…………
Yalnız Allah’tan korktuğunu söyleyen aziz dost!
Şu geçici dünya hayatındaki görevin, makamın, konumun, yaşın, cinsiyetin, eğitimin, kültürün ve inancın ne olursa olsun, şayet bilerek yüce Allahın emirlerine karşı geliyorsan yahut yasaklarını yapmaktan kaçınmıyorsan, meselâ;
Namaz, oruç, gibi önemli farzları yapmıyorsan,
Allah’ın yardımı ile zengin olduğun halde fakirlerin hakkı olan zekâtı çıkarıp hak sahiplerine vermiyorsan,
Zalimin karşısında, mazlumun yanında olmuyorsan,
Allah’ın diğer emirlerini de hep görmezden geliyorsan,
Ayrıca Allah’ın yasaklarını, haram kıldıklarını, günahları bilerek işliyorsan;
İçki, kumar, faiz, zina gibi yasakları hafife alıyor, hayatından uzak tutmuyorsan,
Yalan söylüyor, aldatıyor, dedikodu yapıyorsan,
Birilerine iftira, yalan şahitlik ediyorsan,
Bilerek hak yiyor, yetimi, öksüzü, güçsüzü kollamıyorsan,
Gönül kırıyor, birine hakaret ediyorsan,
Konuşurken, tartışırken küfürler ediyor, diline sahip olmuyorsan,
Anaya babaya karşı geliyor, onları üzüyorsan,
Allah’ın kesin emrine rağmen akrabalarını dışlıyorsan,
Komşularına zarar veriyor, eline, gücüne hâkim olmuyorsan,
Buna rağmen “Allah’tan korktuğunu” iddia ediyorsan;
Bil ki; sen, ya Allah’tan korkmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun yahut “sen Allah’tan korkmuyorsun!” Çünkü Allah’tan korkmak, kuru sözlerle olmaz.

Gerçekten sen Allah’tan korkuyorsan;
Öncelikle Allah’ı tanıyacaksın.
Bütün varlığınla O’na inanacaksın.
O’ndan gelen tüm emirlere ve yasaklara göre hayatını yaşayacaksın.
O’na teslim olacaksın.
Yani sahte değil, gerçek anlamda “Müslüman” olacaksın. Bunun başka bir çıkış yolu yoktur.
Aksi halde, bir taraftan Allah’tan korktuğunu söyleyip diğer taraftan bildiğin gibi haramlar bataklığında aklınca yaşayacaksan, ileride hem günah işlemekten hem de yalan söylemekten dolayı, ağırlaştırılmış çifte cezaya çarpılabilirsin. Dikkatli ol.

Şu halde aziz dost!

Pişmanlığın fayda vermeyeceği zamanda pişman olmamak için; gerçek anlamda “Allah’tan kork” ve yaptıklarına hemen şimdi pişman ol.
Allah’tan korktuğunu dilinle söylediğin halde yaşantınla Allah’tan korkmadığını ortaya koyarak Allah adına yalan beyanda bulunduğun için pişman ol.
Sana yakışmayan aşırı sözlerine pişman ol.
Uygunsuz ve dengesiz işlerine, davranışlarına pişman ol.
Gasp ettiğin haklara pişman ol.
Hatta zamanında yapmadığın görevlere, ibadetlere, ilâhî emirlere pişman ol.
Gerçek anlamda kendini Allah’a teslim ederek Müslüman ol.
Çünkü pişmanlık, bir nevi tövbedir.

Unutma ki; temiz bir tövbeden başka hiçbir şey insanı yüce Allah’ın huzurunda temize çıkaramaz.

11.10.2021
Mustafa Varlı
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER