İlim, Alim ve İrfan

İlim, Alim ve İrfan

Fotoğraf :Ahmet Kara koleksiyonu 

Acem halısı çiçeği 

"İrfan bizi önyargıların tasmasından kurtarıyor" Cemil Meriç

İLİM: Bilmek manasına gelen Arapça bir kelime. Peygamberimizden rivayet olunduğuna göre, kendisine üç çeşit ilim vahyedilmiştir:

1. İlm-i ahkâm : Açıklamak zorunda olduğu ilim.

2. ilm-i sırr-ı kader : Bazı havassından başkasına açıklaması yasaklanmış olan ilim.

3. İlm-i esrar : Açıklamakta muhayyer kaldığı ilim.

Sufilere göre ilim, ikidir:

Birincisi; kazanmakla elde edilen ilim. Buna kesbî ilim denir. Bu tahsil etmekle ve telkin ile elde edilir,

İkincisi de, vehbî ilimdir. Allah bunu kulunun kalbine atar. Buna marifet denir. Kesbî ilim, akıl yolu ile Şeriat-ı Garrâ'yı bilmeyi hedef alan bir usûlün mahsûlüdür. Bununla helal, haram, iyiliği emir, kötülüğü nehy gibi hususların arasını ayırmak esas alınır. Vehbî ilme, ledünnî ilim de denir. Vahy olursa nebilere mahsus olur, şayet ilham olursa hem enbiya, hem de evliyaya mahsus olur. Bu ilim, Kur'ân-ı Kerim'de şu âyetle dile getirilir: "Onlara biz öğretiriz" (Tevbe/101). Yine bir âyet: "Onu ancak âlimler anlarlar" (Ankebut/43). "Allah Âdem'e isimleri öğretti" (Bakara/31). Yine Hz. Yusuf (a)'un şu ifadesi de bu ilme delâlet eder "Bana Rabbim öğretti" (Yusuf/37). "Allah hadiselerin te'vilini sana öğretti" (Yusuf/6). Yine bir âyet: "Onların bilmediği şey, size öğretildi" (En'am/91

İRFAN: Arapça, bilmek demektir. Sezgi tecrübe ve manevî yolla elde edilen bilgi.

HİKMET: Arapça, hikmet; felsefe, adalet, ilim, hilim, Peygamberlik, Kur'an-ı Kerim, incil, veciz sözanlamlarında kullanılan bir kelime. Amel ve bilgi bütünleşmesinden meydana gelen ilim. İnsan'ın, gücü oranında, dış âlemdeki (afâktaki) nesnelerin hakikatim olduğu gibi bilip, ona göre hareket etmesinden bahseden ilme, hikmet denir. Bu ilim, tabiî, riyazî ve ilâhî olmak üzere üçe ayrılır. Söz ve davranıştaki isabet, olanı olduğu gibi bilmek de, hikmet olarak değerlendirilir. Hikmet, Allah'ın bir ordusu olup, onunla, veli kullarının kalplerini güçlendirir. Türk tasavvuf geleneğinde, tasavvufî şiirlere hikmet denir. Ahmed Yesevî'nin "Divan-ı Hikmef'i gibi. "Kime hikmet verildi ise, ona çok hayır bahşedilmiştir" (Bakara/269).


 

Allah’ı bilen, ilim ve irfan sahibi olan kimseye Alim denir. Kişi kendi çabası, Akıl ve gayreti ile bilgi sahibi olur. Çalışır gayret gösterir, kütüphane dolusu kitap okur, artık bilginin sahibi "Alim" ünvanını alır. Bilginin sahibine bilgin; hem bilen, hemde Allah'ı bilen Alimdir.

El-Alim; Allah'ın sıfatlarındandır. Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın ismi olarak 13 yerde geçer. Bilginin ve hikmetin sahibi demektir. Allahu Teala (Yusuf Suresi /22) Ayette "Yûsuf (a.s) olgunluk çağına erişince ona hüküm ve ilim verdik" der. Yusufun (a.s) hikmet ve irfan sahibi olduğunu, bu nimetlere Allah'ın lûtfuyla eriştiği söylenir.

Ikra emrini kendinde gören, Rabbinin 99 adıyla kâinata bakan insandır. Eşrefi mahlukat (yaratılanların en mükemmeli) insan Kâinat içinde bir nokta bile değildir. Böyle olurken kendimize bu gibi isimler verdiğimiz zaman insanlar arasındaki okumuş ve bilen kaydını düşmek gerekiyor.

Ayaklı kütüphane deyimi vardı, birçok kitabı hafızasında taşıyan demekti. Bunlar sadece taşıyıcıydı, önemli olan bunlardan yorum yapan, yapılan yoruma merhamet katan taraf irfana açılan yoldu. Adam çok okumuş uygulanmıyorsa kitap taşıyan eşeğe benzetilir. Günümüzde bilen bildiğiyle amel etmeyen irfana ulaşamamıştır.

ALİM: Bilen, bildiğini aktaran kimse demektir. Sorulan soruları en azından nerede bulabileceğini bilir, bilmediğini de açıkça söyler. Bugünlerde böyle alimlere kimse kıymet vermiyor, ilmimizi ve edebimizi kaybediyoruz. Bilen insan üzüntü duyandır, halkın kederini ve iztirabını çekendir. Geçmişin görkemine bakıp geleceğe kaygıyla bakandır.

İrfan sadece bilme, anlama, biliş değil aynı zamanda anlayışı olgunluğu da beraberinde taşır. Çünkü irfan gerçeği anlama husûsundaki güçlü seziş yeteneği, görgü ve sezişten gelen ruh uyanıklığıdır. "Bilmeğe irfandan rehber isterler" (Pir Sultan Abdal). Bu tabiatın, ilmin, irfânın ötesinde bir hakîkatti Allah'ı tanımayı gerektiren bir durumdur.

İrfan kültürü hikmet arama çabasıyla ortaya çıkar. İlim, irfan, hikmet üçlüsü herkesin talep ettiği ancak azim, çabayla ve kararlılıkla elde edilir. Herkes çabası karşılığı bir şey elde eder, ancak irfanla yüreklere dokunmak için Allahın ilham yüklemesi yapması, lütfuna ihtiyaç vardır.

Burada Edeb hudûda, sınırlara riâyet etmek onu taşmamaktır. En büyük edeb ise ilâhi hudûdu muhâfazadır, gözetmektir. Hikmet kaynağından beslenen irfan kültürü bu topraklardaki tohumların yetişmesidir. İrfan sahibi Arif kişilerin azalması bizi kötü sona mı götürüyor kaygısı taşıtırıyor.

Aile de helal lokma ile yetişen bir nesil istiyoruz. İlim, irfan ve hikmet öğrenmesi, tarih bilinciyle, dil'in şuurunda olması şarttır. Eğitmen ve öğretmenlere çok iş düşüyor. Bizler sadece söyleyenleriz uygulayacak güzel insanlara ihtiyaç var. Vesselam

Veysel Bozkurt

YORUM EKLE