HZ ÂDEM (A.S) 3
Âyet-i kerimede:
Hamd ancak Âlemlerin Rabbi olan ALLAH'a mahsustur. (el-Fâtiha, 1) buyrulur. Hak Teâlâ birçok âlem yatatmıştır. Bu âlemlerin 18.000'den 360.000'e kadar olduğuna dâir muhtelif rivâyetler bulunmaktadır. Bu rivâyetler, insan aklının, âlemlerin sayısını idrâk edemeyeceğinden dolayı kesretten kinâye sayılabilir. Bütün bu âlemler:
1) Halk âlemi,
2) Emr âlemi,
Şeklinde iki esas sınıfta mütâlaa edilebilir. İnsanın yaratılışı bu iki âlemden de hisse almıştır.
ALLAH Teâlâ'nın yaratmasının halk ve emr şeklinde olduğu âyeti kerimede şöyle bildirilir:
Bilmiş olun ki, halk da emr de ancak ALLAH'a âittir. Âlemlerin Rabbi olan ALLAH ne yücedir! (el-A'râf, 54)
Zaman ve mekânla mukayyed olarak yaratılmış varlıklardan teşekkül eden âleme halk âlemi denir. Buna mülk ve şehâdet âlemi de denilir. Zâhiri beş duyumuzla hissettiğimiz şeyler bu âlemdendir.
Metafizik, mânevi ve derûni âleme de emr âlemi denilir. Diğer bir ifâdeyle emr âlemi, zaman ve madde mevzubahis olmaksızın Cenâb-ı Hakk'ın kün yâni ol emri ile var olan âlemdir. Buna melekût ve gayb âlemi de denilir. Akıl, nefs, rûh, kalb, sır vb.letâifler bu âleme âittir. Kur'ân-ı Kerim'de:
De ki: Rûh, Rabbimin emrindendir.!.. (el-İsrâ, 85) buyrularak rûhun da emir âleminden olduğu beyân edilmiştir. Bu iki âlemde cereyân eden iki ayrı yaratmaya işâret etmek üzere âyet-i kerimede şöyle buyrulur:
Bir şey yaratmak istediği zaman O'nun yaptığı (sadece) Ol! demekten ibârettir. (O da) hemen oluverir. (Yâsin, 82)
Yaratılışımızın Başlıca Sebep ve Hikmetleri
1) İnsanın yaratılışının esas maksadı, Cenâb-ı Hakk'a kulluk ve mârifetullâhtır. Âyet-i kerimede buyrulur:
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım! (ez-Zâriyât, 56)
İnsanın asli bir cevher olarak topraktan yaratılmış olmasına mukâbil cinler, dumansız ve parlak ateşten halk edilmişlerdir. Kesâfetleri yoktur. Fakat kesâfet sâhibi muhtelif varlıkların şekillerine bürünme, yâni temessül etme kâbiliyetleri vardır. Işık sür'atinde hareket kâbiliyetleri bulunmasına rağmen, birçok husûslarda insanlar gibi mütekâmil varlıklar değildirler. Seviye olarak insanlardan daha aşağıdadırlar. Sevgili Peygamberimiz kendine has bir özellik olarak hem insanlara hemde cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Bu sebeple O'na insanların ve cinlerin Rasûlü mânâsında (Rasûlü's-sekaleyn) insanlara ve cinlere fetvâ veren İmâm-ı Gazâli, Şeyhulislâm Ebussuûd Efendi ve emsâli İslâm âlimlerine (müfti's-sekaleyn) ve ins ü cinne mânevi eğitimde bulunan mürşid-i kâmillere de (mürşidü's- sekaleyn) denir.
Yukarıdaki âyette yaratılışın gâyesi olarak zikredilen kulluk öyle şerefli bir mertebedir ki, onun bu yüce mevkii kelime-i şehâdette de görülmektedir. Nitekim orada peygamber Efendimiz'in önce kul sonra rasûl olduğu ifâde edilmektedir. Bu da kulluğun daha öncelikli, risâletin ise kulluğun sınırları dâhilinde olduğunu göstermektedir.