Çevresel ve genetik faktörler sebebiyle Türk halkının %14'ünün böbrek taşı hastası olduğunu belirten Erdem, "Türkiye taş hastalığı açısından riskli bir coğrafya ve Türk toplumunda taş hastalığına genetik yatkınlık ciddi boyutta. Özellikle Akdeniz, Ege ve İç Anadolu, ülkemizde taş hastalığının en sık görüldüğü bölgeler. Bunun en önemli sebepleri ise çevresel faktörler ve genetik. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de böbrek taşı görülme sıklığının yüzde 14 olduğunu işaret ediyor. Diğer taraftan tanısı konulmuş olan hastaların büyük bir çoğunluğu böbrek fonksiyonları bozulmadığı ve ağrılara tahammül edebildiği sürece ameliyat olmayı tercih etmiyor" dedi.
Op. Dr. Erkan Erdem, "Günümüzde böbrek taşı tedavisinde açık cerrahi operasyonları yerini PNL yöntemine bıraktı. Yaklaşık 2-2,5 cm'lik bir kesiden böbrek taşlarının parçalanarak vücut dışına çıkartıldığı operasyon sonrasında hastanın durumuna bağlı 2 veya 3 gün hastanede yatması gerekebiliyordu.
Dünyayla birlikte ülkemizde de yeni yeni uygulanmaya Mikro-PNL yöntemiyle ise bir iğne deliğinden böbreğe girilerek, böbrek taşları lazerle toz haline getiriliyor. Herhangi bir komplikasyon olmaması durumunda sabah ameliyat olan hastalar aynı gün akşam ya da ertesi gün evlerine dönüp günlük hayatlarına devam edebiliyor. Hem de vücutlarında sadece iğne deliği kadar ameliyat izi kalıyor" dedi.
5-10 yıl öncesine kadar açık cerrahi operasyonla, böbrek dokusu kesilerek böbrek taşları alınıyordu. Lazer teknolojinin sağlık sektöründe daha etkin kullanılmasıyla birlikte Mikro-PNL yöntemi ile böbrek ve çevre dokulara en az zararla taşlara ulaşılıyor ve taşlar lazerle böbrek içinde toza dönüştürülüyor. Hasta idrar yoluyla toza dönüşmüş böbrek taşlarını vücudundan atıyor.