Ajandahaber

Veysel Akkaya, Kâfirûn Sûresi Çalışması

KÜLTÜR-SANAT

Doç. Dr. Muhammed Veysel Akkaya Hocamız Kâfirûn Sûresi Meali, Tefsiri ve Tefekkürünü Kur’ân’la Diriliş çalışmaları, günümüzde insanların içindeki sahte putlar

Veysel Akkaya Hocamız Kâfirûn Sûresi Çalışması

Doç. Dr. Muhammed Veysel Akkaya Hocamız Kâfirûn Sûresi Meali, Tefsiri ve Tefekkürünü Kur’ân’la Diriliş çalışmaları içine günümüzde insanların içlerinde sahte putları olduğu, Kâfirûn suresinde her okuyuşta bu putları yıkıp, İman ve İhlasla "imana kuvvet vermek" gerektiğini izah etmektedir. "Ben Peygamber Efendimiz gibi, hayatım boyunca Allah’tan başkasına kulluk yapmamalıyım. İbâdetlerimde O’nun rızasını kazanmaktan başka bir amacım olmamalı, bu gayreti taşımam gerektiği düşünmek konusunda bizleri uyarmaktadır."

Hocamızın kur'an-ı Kerim'i üç yöntemle tefekkür uygulaması yapmakta ve bu konuda bir kitabı bulanmaktadır.

Bu bağlamda Hocamız semirlerlerine devam etmektedir. Kendisine teşekkür ederiz.

KAFİRÛN SURESİ

Kâfirûn Sûresi Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

1. (Rasûlüm) de ki: Ey kâfirler!

2. Sizin taptıklarınıza Ben tapacak değilim.

3. Siz de Benim ibâdet ettiğime ibâdet etmezsiniz.

4. Ben asla sizin taptıklarınıza tapmam.

5. Siz de Benim ibâdet ettiğime ibâdet etmesiniz.

6. Sizin dininiz size, Benim dinim Bana’dır.

Kâfirûn Sûresi Tefsiri

Mekke’de indirilen onsekizinci sûredir. Sûrenin isimlerinden biri de Mukaşkışe’dir. (uzaklaştıran) Bu ismiyle Allah’a ortak koşma (şirk) ve ikiyüzlülükten (münâfıklık) uzaklaştıran sûre anlamına gelir.

Bir diğer ismi “İbâdet sûresi”dir. Sûrede ibâdetin, kulluğun sâdece Allah’a yapılacağı, Allah’a şirk koşulan şahıslara, putlara, ilâhlaştırılan şeylere ibâdet yapılmayacağı anlatıldığı için, bu adı almıştır. İbâdet, ilâh kabul edilen varlığa karşı tazim göstermek, onu sevmek ve ona tapmaktır. Onun rızası için, güzel davranışlar sergilemektir. Bu davranışlar her dinde farklıdır. Dinimizde başlıca ibâdetler, namaz, oruç, hac ve zekâttır.

Bir ismi de “Berâet sûresi”dir. Yani kâfirlerin yaptıkları yanlışlardan uzaklaşmak, bu konuda onlarla ilişkiyi kesme sûresidir. Diğer isimleri ise, Din ve İhlas sûresidir. Son isminden dolayı bu sûreyi İhlâs sûresinin kardeşi kabul ederler.

Rasûlullah (s.a.v.)’in insanları İslâm’a dâveti müşrikleri şaşkına çevirmişti. Ne yaptılarsa onu davasından vazgeçiremediler. Her türlü engelin üstesinden gelen Efendimiz (s.a.v.), bir gün Kâbe’nin etrafında tavaf ediyordu. Müşriklerden bir grup onu durdurarak şöyle dediler:

- Ey Muhammed! Bizim Sana bir teklifimiz var. Onu hem senin için, hem bizim için faydalı görüyoruz, Peygamberimiz:

“Ne imiş o?” diye sordu. Müşrikler:

- Ey Muhammed! Gel, sen bizim dinimize uy; biz de senin dinine uyalım. Sen, bir yıl bizim ilahlarımız Lat ve Uzza’ya tap, biz de bir yıl senin ilahına tapalım. Böylece aramızda barış meydana gelsin ve düşmanlık kalksın, dediler.

Bu çirkin teklif karşısında Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ben Allah’a ibadet ederken, başkasını O’na ortak koşmaktan Allah’a sığınırım!”

Allah Teâlâ, onlar hakkında Kâfirûn sûresini indirdi. Peygamberimiz bu sûreyi onlara okudu. Kureyş müşrikleri artık ondan ümitlerini kestiler.(202)

(202. et-Taberi, Taberi Tefsiri, IX, 249-251. )

Sûrenin ilk âyeti “Ey kâfirler” diye başladığı için “Kâfirûn” adını almıştır. Kâfir; gerçeği örten, gizleyen, nankörlük yapan kişi demektir. Peygamber Efendimizi ve onun Allah Teâlâ’dan getirdiği şeyleri inkâr eden kişiye kâfir denir. Müşrik, ortak koşan demektir. Allah’ın ilahlığında, sıfatları ve fiilerinde ortağı olduğunu iddiâ eden kişi müşriktir. Allah’ın varlığını kabul ettiği halde, putların O’nun yardımcısı olduğuna inanan, hem müşrik, hem kâfirdir. Ancak sâdece ahirete inanmayan kâfirdir, müşrik değildir. Kâfir kavramı, müslüman olmayan herkes için de kullanılır.

Kâfirûn sûresinin ilk iki âyetinin “De ki, Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim.” şeklinde ifadesi büyük mesajlar vermektedir. Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz’e ve onun şahsında tüm Müslümanlara, ibâdet etme konusundaki kesin tavrının nasıl olması gerektiğini açıklayarak, Allah’tan başkasına ibâdet edilemeyeceğini bildirmektedir.

Kâfirler çeşitli varlıklara taparlar. Bunlar putlar, ruhlar, güneş, yıldız, hayvanlar, ağaçlar, nehirler, tanrılar ve tanrıçalardır. Müslüman, kâfirlerin taptıkları hiçbir tanrıya ibâdet etmez. Sâdece Allah’a ibâdet eder.

Üçüncü âyette Peygamber Efendimiz’in şöyle söylemesi emrediliyor: “Siz de Benim ibâdet ettiğime ibâdet edecek değilsiniz.” Yani, benim ibâdet ettiğim, eşi ve ortağı olmayan, sonsuz güç sâhibi Allah’a sizler tapmıyorsunuz, demektir. Bu ifâde ile Rasûlullah (s.a.v.), dininin kâfirlerin dininden farklı bir din olduğunu belirtiyor. Efendimiz’in getirdiği dinin İlâh’ı

ile, diğer dinlerin ilâhları aslâ karşılaştırılamaz. Rasûlullah bu iki âyette kâfirlere, gerçeği inkâr edenlere “siz ibâdetinizi düzmece ilahlara yaptığınız için ben onlara ibâdet etmem. Gerçek ve tek olan Allah’a ibâdet ederim, siz de bunu anlamadığınız için benim Rabbime ibâdet etmiyorsunuz.” demiş olmaktadır.

Dördüncü ve beşinci âyet, ilk bakışta bir tekrar gibidir. Ancak bu tekrar çok önemlidir. İkinci âyetteki “Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim” ifâdesinde kesinlikle onların ilahlarına tapmayacağı belirtilmişti. Burada ise, “Ben asla sizin taptıklarınıza tapmam.” ifâdesinde “bırakın o kötülüğü yapmayı, başka tanrılara tapmayı düşünmem bile mümkün değil” anlamındadır.

Beşinci âyette “Siz de Benim ibâdet ettiğime ibâdet etmezsiniz.” ifâdesi ise, kâfirlere yanlış yolda oldukları sürece uzlaşmanın mümkün olamayacağı belirtilmiştir. Bu konuda, “bir

yıl sen bizim ilahımıza, bir yıl da biz senin ilahına tapalım” gibi tekliflerden ümitlerini iyice kesmeleri vurgulanmıştır. Yunus suresi 41. ayette Yüce Allah şöyle buyurur: “(Rasûlüm!) onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.”

Altıncı âyette “Siniz dininiz size, benim dinim banadır” buyrularak din konusunda kâfirlerle uzlaşmanın aslâ mümkün olmadığı belirtilmiştir. Müslüman, Peygamberimiz gibi dinlerin uzlaştırılması teklifiyle karşılaştığında tavrını açıkça ortaya koymalıdır.

Kâfirûn sûresini her okuyuşumuzda, ibâdeti Allah için yapma bilincini tazeler, ihlâs mertebelerinde ilerleriz.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kâfirleri güzellikle İslâm’a dâvet etmiştir. Fakat kâfirlerin yersiz teklifleri karşısında, bu şekilde net bir tavır ortaya koymuştur. Bu tavır bir ömür devam ederek, mü’minin bilincinde dâimâ taze tutulması gerektiğinden, Efendimiz (s.a.v.), Kâfirûn Sûresi’ni sabah ve akşam namazının sünnetlerinde, bir de vitir namazında okumuştur.(203)

(203. Müslim, Müsâfirîn, 98; Şevkanî, Fethü’l-kadîr, V, 505.)

Nevfel (r.a.) Peygamber Efendimiz’e, uyumadan önce ne okuması gerektiğini sorunca, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Yatağına girdiğinde, uyumadan önce Kâfirûn Sûresi’ni oku. Onu bitirdikten sonra uyu. Çünkü o, kişiyi şirk-

ten uzaklaştırır.”(204)

(204 Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 456.)

KÂFİRÛN SURESİ TEFEKKÜRÜ

a. Tahsis Yöntemi

Ben Peygamber Efendimiz gibi, hayatım boyunca Allah’tan başkasına kulluk yapmamalıyım. İbâdetlerimde O’nun rızasını kazanmaktan başka bir amacım olmamalı. Allah’tan başka, insanların taptıkları varlıklara aslâ değer vermemeli, onların bir gücü olduğuna inanmamalıyım.Putlar, yıldızlar, tanrılar ve tanrıçalara tapanların, bu yaptıklarından uzak durmalıyım. Bana kendi dinine uymayı teklif eden olursa, onlara karşı tavrımı bu surede olduğu gibi açıkça ortaya koymalıyım. Benim hak olan dinim, bir başkasının bâtıl olan dini ile aslâ aynı olamaz. Ben kâfirlerle, din konusunda aslâ uzlaşamam. Bunun için benim dinim bana, onların dini onlaradır.

b. Mefhum-i Muhalif Yöntemi

Bazı kimseler dinleri birbirine karıştırırlar. Tek İlâh’a ibâdet edenle, başka ilahlara ibâdet edenleri aynı görürler. İslam dinine inandıklarını söylerler, ancak Allah’a ibâdet etmekten, O’nun emirlerine uymaktan ve güzel davranışlar sergilemekten kaçınırlar.

Allah’a inananlar sâdece Allah’a ibâdet ederler. Kâfirler ise Allah’tan başka varlıklara ibâdet ederler. Onlardan bir kısmı Allah’a inandıklarını söyleseler de, başka varlıkları O’na ortak koşarlar.

c. Duâ Yöntemi

Allah’ım! beni Peygamber Efendimiz gibi sâdece sana kulluk yapanlardan eyle. Senin rızanı kazanmak için, ihlasla ibâdet etmemi nasib eyle. Senden başka, insanların tanrı diye taptıkları varlıklara değer vermekten beni koru. Allah’ım! dinleri birbirine karıştıran, neye inandığının farkında olmayan, bilinçsiz biri olmaktan sana sığınırım. İnandı-şğını söylediği halde, Sana ibâdet etmeyenlerden eyleme. Allah’a inandığını söylediği halde başka varlıklara da tapan, ancak ne yaptığının farkında olmayanlardan beni uzak eyle.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.