TASAVVUF KÜLTÜRÜ
İslamda insan ve hayvan sevgisi eşit tutulur. Hayvanı severseniz insanlarıda Seversiniz. Kıymetli Hocamız Necdet Tosun kitaplarında hayvan haklarına yer vermiş. Bu güzel hikayeleri sizlerle paylaşmak istedim. Hocamıza çok teşekkür ederiz.
Fotoğraf Prof Dr Necdet Tosun
Medeniyetler kolay oluşmadı, sadece mimariye bakıp anlamak değil, o devirde hangi olayların yaşandığını bilmemiz gerekiyor. Camilere kuşlar konsun diye kuşevi yapan medeniyetin çocuklarıyız.
Derinden incelemek için geçmişi öğrenmek zorundayız.
Osmanlı'da, yollar ve bahçelerde hayvanlar "su içsin" diye yağmur suyunu toplaması için oyulmuş ve zemine yerleştirilmiş taşlar vardır.
TASAVVUF KÜLTÜRÜNDE KUŞ
Hz. Mevlânâ üveyk kuşunun “kû, kû” diye ses çıkarmasını, bu kelimenin Farsça anlamı olan “hani, hani nerede?” ifadesi ile ilişkilendirir. Leyleklerin gagalarıyla çıkardıkları “lek, lek” seslerini duyunca bu kelimenin Arapça’daki “sanadır, sana âittir” anlamını hatırlar ve şöyle der: “Bülbül nereden gelecek de gülü koklayacak? Üveyk kuşu “Ku-ku” (nerede-nerede) diye sevgilisini arayacak? Nasıl olur da leylek canla, gönülle: “Lek-lek” (senin, senin) diye gaga vuracak. “Lek” ne demektir? Mülk de senin, mal da senin, her şey senin Allah’ım diyecek”.
Sinân Ümmî’nin (ö. 1067/1657) kaleme aldığı:
“Leylek binâ yapmağa, cem eylemiş çamırı,
Kurna düzer kabaktan, hammamcılık zamîri”
diye başlayan şiirinde de leylek kelimesiyle kastedilen, Allah dostları, mürşid-i kâmillerdir. İnsanlar, leyleğin yeme, içme gibi görünen tarafına bakarlar, sadece o tarafını görürler ama leyleklerin bir de ilkbahar ve güz mevsimlerinde nereden gelip nereye gittikleri bilinmeyen uzun bir yolculukları, seferleri vardır. Gerçek velîler ve mürşidler de leylek gibidir. Onların görülmeyen manevî bir yolculukları, seyr ü seferleri vardır. Leylek binâ yapmak için çamur toplamış, yani mürşid-i kâmil yeniden binâ ve inşâ etmek, terbiye edip yetiştirmek ve kâmil insanlar oluşturmak için çamur yani toprak ve sudan yaratılmış olan insanları çevresine toplamıştır. Kabağın yani manevî eğitim görmemiş kişilerin içindeki kötü ahlâkı boşaltıp temizlemek ve yıkamakla meşguldür, zaten mesleği de budur… (Kaynak: Necdet Tosun, İRFAN BAHÇESİ, s.19-20.)
https://www.kitapyurdu.com/kitap/irfan-bahcesi/364074.html
TASAVVUF KÜLTÜRÜNDE HAYVAN HAKKI
Ferîdüddin Attâr İlâhînâme isimli eserinde Şeyh Ebû Saîd ile bir köpeğin konuşmasını sembolik bir hikâye şeklinde şöyle anlatır:
“Dervişlerden biri, bir köpeğe değneği ile vurmuş, ayağını kırmıştı. Köpek Şeyh Ebû Saîd’e gelip şikâyetçi oldu. Şeyh köpeğe: Ona ne cezâ vereyim? diye sorunca, köpek şu cevabı verdi: Ben, pahalı elbise giymiş bir kişiyi görseydim ondan kaçardım. Ama bu dervişi sûfî kıyâfetiyle görünce ondan zarar gelmeyeceğini düşünüp kaçmadım, aldandım. Siz onun üzerindeki derviş elbisesini çıkarın da bari başkaları aldanmasın, onlara zarar vermesin”
(Necdet Tosun, Kahve Bahane, s. 15.) https://www.erkamyayinlari.com/urun/kahve-bahane
TASAVVUF KÜLTÜRÜNDE ÇİÇEK
Gül, güzel kokusu sebebiyle güzel ahlâklı arkadaşa benzetilmiştir. Güzel ahlâklı kişilerle arkadaşlık eden kimseye onların ahlâkı sirâyet ettiği gibi, güle yakın olan her varlık da onun güzel kokusundan nasip alır.
Sa’dî Şîrâzî Gülistan isimli eserinin başında şöyle der: “Bir gün, dostlarımdan biri bana hamamda, eskiden sabun yerine kullanılan bir kil, bir çamur parçası verdi. Kile: “Misk misin, yahut anber misin? Gönlümü büyüleyen kokundan âdeta mest oldum” dedim. Kil: “Ben, kıymetsiz bir kil par¬çası idim. Fakat bir müddet gülle beraber bulundum ve onun güzel kokusu bana sindi, içime işledi. Arkadaşımın güzel huyu, güzel kokuşu bende iz bıraktı. Yoksa ben, yine değersiz bir toprak parçasıyım” dedi.
(Kaynak: Necdet Tosun, Derviş Keşkülü, s. 14.)
https://www.kitapyurdu.com/kitap/dervis-keskulu/280260.html&manufacturer_id=6357