Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'li vekillerin yemin etmeden önce Genel Kurul salonuna girerek içtüzük ihlali yaptığını savundu. Erdoğan, "Geldiniz, yemin ettiniz, bak ne oldu, ne oldu? Bin düşüneceksin, bir konuşacaksın. Öyle olmazsa, böyle olur" dedi.
Başbakan Erdoğan, 61. Hükümet Programı'nın geneli üzerindeki görüşmeler çerçevesinde, TBMM Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı. Erdoğan, muhalefetin hükümet programı ile ilgili görüşlerini Genel Kurul'la paylaşacaklarını zannettiğini, ama konuşmalarda programa ilişkin en ufak bir şey duymadığını söyledi. Erdoğan, zaman zaman da kendisini adeta yargı salonunda hissettiğini ifade ederek, yine de konuşmacılara teşekkür ettiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, konuşmasının başında 11 Temmuz 1994'de Srebrenitza Kasabası'nda yaşanan katliama değinerek, "Oradaki bütün şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum. Halen aydınlatılması gereken karanlık noktalar olduğunu, adalete teslim edilmesi gereken zanlılar olduğunu, nereye gömüldüğü beli olmayan kayıplar olduğunu biliyoruz. Katliamı unutmayacak, unutturmayacağız. Avrupa'nın ortasında bir daha benzer katliamlar yaşanmaması için, Türkiye olarak bu meseleyi takip etmeye devam edeceğiz. TBMM Genel Kurulu'ndan bir kez daha Boşnak kardeşlerimize dayanışma mesajlarımızı iletiyorum" diye konuştu.
YEMİN KRİZİ
Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinin Türkiye'de her kesime çok önemli mesajlar verdiğini belirterek, "Bu mesajları alanlara ne mutlu" dedi. Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinin demokrasinin ulaştığı seviyeyi ve artık sahip olduğu ileri standartları göstermesi bakımından özellikle önemli olduğuna işaret ederek, her bir ferdin serbestçe oyunu kullandığını söyledi. Erdoğan, "12 Haziran akşamı sandıkların açılması ve ortaya çıkan kablo 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesine inanıyorsa, muhalefet
başını iki elinin arasına alacak; 'nerede ne yanlış yaptık da yüzde 50 AK Parti'ye gitti' diye bunu düşünmesi lazım" dedi.
CHP ve MHP'ye seslenen Erdoğan, "Yani yüzde 26 alacaksın, asıp keseceksin; yüzde 13 alacaksın, asıp keseceksin. Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, buna teslim olacaksın. 2 kişiden bir kişi AK Parti'ye oy verdi. Millet seçimler yoluyla her tartışmaya, her soru işaretine her anlaşmazlık ve uyuşmazlığa hakemlik yapıyor. Bu hakemliğin neticesidir. Hakemliğe kulak asmayanları hakem sahadan atar. Bağırıp çağırmayla bu iş olmaz" diye konuştu.
"BAK, GELDİNİZ, YEMİN ETTİNİZ; NE OLDU"
Bugün artık dünün söylemleri ile, dünün kelimeleri ile yola devam edilemeyeceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, çatışmaya, çekişmeye, birbirinin paçasından tutarak aşağı çekmeye, karalamaya, iftiraya dayalı bir siyaset anlayışının Türkiye'nin hak ettiği bir siyaset anlayışı olmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Siyasetçiler millet kadar vizyon ve ufuk sahibi olmak durumundadır. Siyaset kurumu milletle aynı frekansı tutturmalı aynı yöne bakmalıdır. Ben şu hususu her fırsatta ifade ettim; demokrasilerde muhalefet, en az iktidar kadar önemlidir. Ama muhalefet konumunu bilemiyorsa, marjinalleşiyorsa o zaman bu ülkede ileri demokrasiden bahsedemeyiz. Hele hele ana muhalefet marjinalleşirse, bu çok büyük bir tehlikedir. 'İki arkadaşımız yemin etmedikçe biz etmeyeceğiz' derseniz, bu marjinal bir düşüncedir.
Ve bak geldiniz, yemin ettiniz, bak ne oldu, ne oldu? Bin düşüneceksin, bir konuşacaksın. Öyle olmazsa, böyle olur. Bir taraftan 'milli irade' diyeceksin; ondan sonra milli iradeye '12 Haziran'da sen konuştun bundan sonra konuşma' diyeceksin. Milli irade sana 'parlamentoda konuş' dedi. 'Dışarıda, Atina'da parlamentoyu şikayet et' demedi. Burada konuşacaksın. Burada konuşacak sözü olmayanlar Atina'ya gitti. Durum çok daha farklı hale geldi."
"SALONA GİREREK İÇTÜZÜĞÜ İHLAL ETTİNİZ"
CHP'lilere iç tüzüğün 2. maddesini okumalarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Burada durumunuz farklıydı. Onu hiç gündeme getirmedik. Nezaketimizin gereği. Aslında sizin bu salona girememeniz gerekirdi. Bu, iç tüzükte var. İç tüzük ihlali yapıldı" dedi.
CHP sıralarından gelen itirazlar üzerine Başbakan Erdoğan, "Yemini ettikten sonra istediğin zaman girersin. Ama yemin etmeden durumun tribündekiler gibidir, farklı değildir" diye konuştu.
"MUHALEFET DE İKTİDAR KADAR VİZYON SAHİBİ OLMALI"
Başbakan Erdoğan, iktidarın önüne 2023 gibi bir vizyon koyduğunu, muhalefetinse hala eskinin gündemine, meselelerine takılıp kaldığını, 1940'ları aşıp bugünlere gelemediğini savunarak, "En az iktidar kadar vizyon sahibi olmaları, 12 Haziran seçimlerinden çıkan en net mesaj budur. Bir kendi halinize bakın, bir de AK Parti'ye bakın. Her şey ortada. Bu aziz millet AK Parti'ye zikzak yaptırmadı, hep tırmandırdı. Ama sizde istikrar yok, onun için de sizi muhalefete mahkum etti. Burada da nerede yanlışımız var diye düşüneceksiniz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, okuduğu için 10 ay hapis cezası aldığı Ziya Gökalp'in şiirini meclis kürsüsünden okudu ve CHP'li tutuklu vekillerin durumlarının kendisinin durumundan farklı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Tahliye talepleri reddedilenler hakkında hükümet ne yapabilir? Bizden beklenen ne? Yargıya müdahale etmemiz mi bekleniyor? Hakimleri, mahkemeleri aramamız mı isteniyor? Bunu siz yapabilirsiniz, ama biz yapılmasına müsaade etmeyiz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 61. Hükümet Programı'nın geneli üzerinde görüşmeler çerçevesinde TBMM Genel Kurulu'nda eleştirilere cevap verdi. Erdoğan, muhalefetin yapıcı eleştiriler getirmesini samimiyetle arzu ettiklerini belirterek, "Bu şekilde hep birlikte şu çatının altında ülkemiz, milletimiz için hizmet üretelim. Yapıcı eleştiriden asla yüksünmeyiz, istişareden, müzakereden asla kaçınmayız. Milletin istifadesine olan her işte el birliği yapmaktan asla gocunmayız. Bizi buraya millet gönderdi ve en nihayetinde hepimiz millet için varız ve millet için çalışıyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, 12 Eylül halk oylamasının ardından seçimlerde milletin kendilerine iki mesajı gayet açık verdiğini, bunların 'Yeni bir anayasa yapılması' ve 'milli birlik ve kardeşlik sürecinin kararlı şekilde sürdürülmesi' olduğunu kaydetti.
"YENİ ANAYASA KONUSUNDA 'BİZ YOKUZ' HAVASI VAR"
Yeni anayasaya ilişkin tavra değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ama konuşmalarda gördüm ki, peşinen 'biz yeni bir anayasa çalışmasında iktidarla yokuz' havası var. Doğrusu buna üzüldüm. Bakın yine ön kabuller. Daha önce de aynı durumlardan geçtik. 'Kapağını açar kapatırız' veya 'çay içmeye gelirler', o kadar. Bize bu söylendi. Mecliste o zamanki Meclis Başkanımız Sayın Toptan davet yaptı. O davete o zaman CHP dışında, MHP ve BDP 'evet' dedi. Ama CHP 'evet' demedi. Yine anayasa çalışmasıydı. Niye? Hiçbir zaman yok. 26 maddelik paketle ilgili çalışma, 'gelin, bunu yapalım' dedik. Buna yönelik sıkıntılar da bu pakete konulabilirdi. Ama baktık ki karşımızda bir üçlü blok. CHP, MHP, BDP burada sadece bir nakarat, geldiler çıktılar kürsüye, o nakaratı okudular gittiler. Başka bir şey yok. Oylamalara da katılmadılar. Niye katılmıyorsunuz? Katılın. Demokrasinin gereği bu değil mi? Parlamentoda üye olmanın gereği bu değil mi? İşte bugün bunun yaptıklarının tersini farklı bir şekilde yaptılar. Birinde yemin etmemiştiler; birinde de yemin etmiş olarak ayı şeyi yaptılar.
Bunlar demokrasiye yakışmıyor, egemenlik olayına yakışmıyor Diyorum ki, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' anlayışı size verilmiş bir yetki; bunun gereğini yapın. 'Evet' dersiniz, 'hayır' dersiniz veya çekimser kalırsınız. Ama gelin, bunu burada yapın. Yapmadılar. Ne oldu? Burada bir mücadele; 15 gün. Ve bize 'aceleniz niye' dediler. Anayasa gibi önemli bir şey yapıyoruz. Bundan daha acil ne olabilir? Parlamentodan çıkardık, millete gittik. Meydanlarda muhalefet 'hayır' dedi. Biz de 'evet' için gayret
ettik ve yüzde 58 halkımız bize bu anayasaya 'evet' dedi. Demek ki millet hülleyi düzeltiyor. İşin gerçeği bu."
"BİZ MEVCUT YASALARLA DA ÜLKEYİ İDARE EDERİZ"
Başbakan Erdoğan, yeni anayasa için çağrı yaptıklarını ama ilk günden 'şu var mı, bu var mı' diye sorulduğunu belirterek, "Bırakalım 'şu var mı bu var mı'yı lütfen. Oturalım masaya, neyin olması gerekiyor, bunu konuşalım. Ortak akıl oluşturalım, orada bunları konuşalım. Daha masaya oturmadan adeta yine bir yargı mensubu gibi hesaba çekmenin anlamı yok. Masayı kuralım, oturalım bu masada, anayasayı konuşalım. Ama sizin Allah aşkına böyle bir derdiniz, probleminiz yoksa, kusura bakmayın biz mevcut
yasalarla da bu ülkeyi idare ederiz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, terörün Türkiye'ye maliyetinin 30 bini aşkın insanın hayatını kaybetmesinin yanında, 300 milyar doların üzende ekonomik bir bedel olduğunu belirterek, "Modern, demokratik, katılımcı, özgürlükçü bir anayasamızın olmaması, en az terör kadar bu ülkeye bedel ödetmiştir" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın hükümet programında 'cek-cak'lar olduğuna ilişkin sözlerine de yanıt veren Erdoğan, "Gelecek zaman sigasıdır cek-cak. Biz 2023'ü ve onun önünde 4 yılı konuşuyoruz. Tabi cek-cak diyeceğiz. Şimdiki zaman sigasıyla konuşulmaz veya geçmiş zaman sigasıyla konuşulmaz. Ama 9 yılda yaptıklarımız da var bu programın içinde. Herhalde bunu da okumuşsunuzdur. Okuduysanız orada neler yaptığımızı da görüyorsunuz" diye konuştu.
"İSMET PAŞA'NIN ÖDETTİĞİ BEDEL"
Türkiye'deki eğitim, sağlık, ulaştırma gibi alanlardaki gelişmeler de değinen Erdoğan, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin itirazları üzerine, "Geç o işi, geç. Ne alakası var. İsmet Paşa'nın sayesinde bu ülkenin ne bedeller ödediğini de biz biliyoruz. Geç o işi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Konya Alaattin Camii'yle alakalı İnönü'ye 'burayı restore ettir' diye talimat veriyor. Çünkü ahır olarak kullanılıyordAe7ar kapatırız' veya 'çayu. Ve temizletmiyor. Atatürk ebediyete intikal ediyor ve orayı restore ettirmek de bize kalıyor, bundan haberin var mı? Hepsi belge belge" dedi.
"YANINIZDAKİNE SAHİP OLUN"
Ekonomiye ilişkin gelişmelere yönelik rakamları da yineleyen Başbakan Erdoğan, muhalefet sıralarından gelen itirazlar üzerine, "Herkes dünyada birinci olan Türkiye'yi konuşuyor; siz ise yetişemediğiniz üzüme koruk diyorsunuz" ifadelerini kullandı.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin itirazları üzerine Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenerek, "Yanınızdakine biraz sahip olun. Ağzından çıkanı duysun. Cami arazilerini rezidans yapmak size yakışır; onları siz iyi bilirsiniz" dedi.
"YÖK'Ü KALDIRMAYIZ, REFORMA EDERİZ"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 'gelin, üniversiteler kendi rektörlerini seçsin' dediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunu şimdi söylüyorsunuz değil mi? Bunu Kemal Gürüz'ün, Teziç'in olduğu zamanlarda niye söylemediniz? O zaman CHP yok muydu? Şimdi mi geldi aklınız başınıza. Çıktılar 'YÖK'ü kaldıracağız'. Kusura bakmayın, reforme ederiz, buna varız. Ama niye kaldıralım; bu üniversitelerin düzenlemesi, denetlenmesi gerekmez mi? Rektörlerin atamasını konuşuruz. Bunları üniversiteler kendisi yapsın, eyvallah. Ama bir denetleyen, düzenleyen kurumun olması, bu işin gereğidir. Kaldı ki YÖK'ü kuran biz değiliz ve en çok nemalanan sizsiniz."
BAHÇELİ'YE 'TÜRKÇE' YANITI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yeni anayasa'da 'dil' konusundaki düzenlemelere ilişkin çekincelerini dile getirdiği açıklamalarına yanıt veren Başbakan Erdoğan, "Sayın Bahçeli dil noktasında bir şey söylüyor. Her zaman söylüyoruz Sayın Bahçeli; bu ülkenin resmi dili Türkçe'dir. Ama herkes ana dilini rahatlıkla kullanabilmelidir" dedi.
MHP sıralarından gelen 'duymadık' sözleri üzerine Erdoğan, "Sen duymadın; ben ne yapayım yani, duyma özürlüysen kusura bakma" ifadelerini kullandı.
"İMRALİ İLE PAZARLIK" İDDİASI
Başbakan Erdoğan, 'İmralı ile pazarlık' meselesinin kendisini çok rahatsız ettiğini belirterek, MHP'ye seslendi. Erdoğan, "Bakınız, 3.5 yıllık iktidarınız döneminde de İmralı'yla da görüşmeler yapılmıştır Sayın Bahçeli; bizim dönemimizde de. Bunun pazarlık olup olmadığını size kim söylüyor? Bakınız avukatı vasıtasıyla, avukatıyla görüşmesi yasak mıdır? Ben şimdi size şunu söyleyeceğim; idam kalkmamıştı 3.5 yıllık iktidarınızda. İdam vardı, iktidarınız dönemiydi; niçin idamını ertelediniz? Siz
ertelediniz. Bütün imzalarla, belgelerini size kaç kez gösterdim. Size göre hikaye, bize göre gerçek. Bunları hep gösterdik" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın itirazı üzerine Erdoğan, "Yalan söylüyorsun, dürüst değilsin, doğru konuşmuyorsun. Her yerde tek millet, tek bayrak, tek devlet, tek vatan diyen biziz" diye konuştu.
"TÜRKİYELİ DEMEKTEN RAHATSIZ DEĞİLİM"
Başbakan Erdoğan, 'Türkiyeli' kavramından rahatsız olmadığını belirterek, "Evet ben bu vatanın evladıyım ve evet Türkiyeliyim. Millet kavramını da lütfen Atatürk'e sorun. Onunla beraber yola devam edelim" diye konuştu.
BAŞBAKAN UĞRUNDA HAPSE GİRDİĞİ ŞİİRİ MECLİS KÜRSÜSÜNDEN İLK KEZ OKUDU
Başbakan Erdoğan, konuşmasının son bölümünde 1998 yılında Siirt'te okuduğu ve 10 ay hapse mahkum olduğu şiiri de ilk kez meclis kürsüsünden okudu. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bir diğer konu; benim şahsımla alakalı konuda şu andaki yargılananlarla beni aynı kefeye koyma yanlışına düşüyorsunuz. Bakınız ben neden 10 ay yedim. Ziya Gökalp'in şu şiiri ve onun arkasından şu ifadelerimden dolayı
Bunu birada tekrar okuyorum:
'Minareler süngü, kubbeler miğfer. Camiler kışlamız, müminler asker.
Bir şey beni sindiremez, gökler yerler açılsa. Üzerimize tufanlar, yanar dağlar saçılsa.
Biz oyuz ki imanıyla övündüğümüz ecdadımız, titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş, Zaferlerin tapusu, Anadolu'nun tapusu, Malazgirt'ten ta Çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan bu birliktir bu beraberliktir'; bu ifadelerden dolayı 10 ay yedim."
Şiirin ardından AK Partili milletvekillerince ayakta alkışlanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Fakat sizin savunduğunuz arkadaşlarınız acaba neden dolayı şu anda sanık durumundalar? Bırakın burada yargıya da müdahale etmeyin. Sayın Kılıçdaroğlu, 'haklarında yargı kararı bulunanlar suçlu muydu, yemin ettirilmedi' dedi. Ve Anayasa'nın 30. 38. maddesini okudu. Bir kere bu kişiler aday gösterildiklerinde haklarında dava açılmış, iddianame hazırlanmış, tutuklu oldukları biliniyor. Buna rağmen adeta hukukun arkasını dolanmak, adeta Silivri'ye genel merkezden tünel kazmak için aday gösteriliyor. 12 Haziran seçimleri öncesinde bir televizyon programında Sayın Kılıçdaroğlu'na, 'seçildikleri halde yargı bu isimleri bırakılmazsa ne yaparsınız' diyor. Gayet güzel. Peki şimdi ne oldu? Yargı kararına neden saygı duyulmuyor? Tahliye talepleri reddedilenler hakkında hükümet ne yapabilir? Bizden beklenen ne? Yargıya müdahale etmemiz mi bekleniyor? Hakimleri, mahkemeleri aramamız mı isteniyor? Bunu siz yapabilirsiniz, ama biz yapılmasına müsaade etmeyiz. Genel Başkan bana Anayasa'nın 38. maddesini hatırlatıyor.
Ben de Sayın Genel Başkana Anayasa'nın 138. maddesini hatırlıyorum; 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremek, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.' 3. fıkra; 'görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz'. Olay budur ve teknik bir konudur. Bırakın yargı ne karar verecekse bunu takip edelim.
Vaktimiz yok, bitti. Zaten Sayın İnce de bayağı rahatsız olmaya başladı. Ben de sözlerimi bitiriyorum, teşekkür ediyorum."