Ajandahaber

MEB Teşkilat Yapısı Yeniden Düzenlenmelidir

GÜNCEL

EĞİTİM SİSTEMİMİZİN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ - III -

EĞİTİM SİSTEMİMİZİN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

- III –

24. 01. 2022

Prof. Dr. Ömer ÖZYILMAZ

3- Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat/Örgüt Yapısı Yeniden Düzenlenmelidir: - I-

Eğitim sistemimizin çalıştırma, sorunlarını çözme, geliştirme ve millileştirme çalışmalarına, bir bütün halinde Bakanlık teşkilat (örgüt) yapısı ve yönetim anlayışının, kültürümüze ve günümüz doğru bilgilerine uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesiyle başlanmasında hem zorunluluk hem de yarar vardır. Zira eğitim sorunlarımızın pek çoğunun, (MEB) Milli Eğitim Bakanlığı’nın mevcut teşkilat (örgüt) yapısı ve yönetim anlayışından kaynaklandığı açıktır. Bu yapı ve anlayış sonucu olarak da Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarında bulunan birimler ve bu birimlerdeki insanlar iyi yönetilememekte, aktif hale getirilememekte ve bir enerji birikimi oluşturulup, bu enerji ile de kurumun hedeflerine ulaşılmağa çalışılamamaktadır.

a- Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat (Örgüt) Yapısı Bakımından Durumu:

Bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nın teşkilat (örgüt) yapısı, 1920’lerde Batı’dan alınmış, ancak dünyada ve ülkemizde pek çok gelişme ve yenilikler üretilmiş olmasına rağmen, bu yapı hiç değişmemiş, yenilenmemiş ve geliştirilmemiştir. Böylece M. E. Bakanlığının bugünkü teşkilat (örgüt) yapısı, bir asır öncesinin teşkilat yapısı olarak kalmıştır.

Ayrıca Bakanlıkta geçerli olan yönetim anlayış ve yaklaşımı da 1800’lerin sonu ve 1900’lerın başındaki yönetim anlayışı olan, Taylorizm- Fordizm çizgisinde kurumsallaşmış ve öylece devam etmektedir. Yani MEB’de, bir asırdan beri, geçerliliğini yitirmiş olan, sıkı merkeziyetçi bir yönetim modeli ve yönetim anlayışı uygulanmaktadır. Bu model ve yönetim anlayışı, en başta insan onuruna uymadığı, bireylerin inisiyatif kullanma girişimlerini ve yaratıcılıklarını ortadan kaldırdığı, teşkilatların verimliliğini engellediği, kalite ve verimliliğin düşmesine sebep olduğu ve ilerlemeyi durdurduğu düşüncesine varıldığı için, gelişmiş ülkelerce daha 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde terk edilmiştir. Onun yerine de ‘merkezden ve yerinden yönetim’ modeline ve ‘yönetişim’ anlayışına geçilmiştir. Bizde, pek çok konu gibi bu konu da görülememiş, fark edilememiş, yönetim yapısı ve anlayışında gerekli değişiklikler yapılamamış ve yaklaşık bir asır, böylece boşa geçirilmiştir.

Geç kalınmış olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı, örgütsel yapı ve yönetim anlayışı yönünden toplumun psiko-sosyal yapısına daha uygun olan, bireyin ve kurumların girişimcilik ve yenilik üretme gücünü destekleyip geliştiren, ‘merkezden ve yerinden yönetim’ modeline ve yönetişim anlayışına geçmelidir. Yani Milli Eğitim Bakanlığının merkezinde toplanmış ve Bakanlığın etkinliğini, çalışma ve üretmesini de engelleyen aşırı yetki ve sorumluluk yoğunluğu ya da ‘obezliği’, Yönetim biliminin ışığında ve Milli bünyemize uygun bir tarzda önce merkezde paylaşılmalı, sonra da önemli bir kısmı illere devredilmelidir.

b- Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat (Örgüt) Yapısı Nasıl Olmalıdır:

Milli Eğitim Bakanlığının Merkezinde toplanmış olan aşırı yetki ve sorumluluklar, tarihimiz, kültürümüz ve günümüzdeki doğru bilgi ve gelişmelerin ışığında, önce CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ile sonra da illerle paylaşılmalıdır. Böylece Bakanlığın daha atik, daha cevval ve dinamik olması sağlanmalıdır. Bunun nasıl olabileceğini biraz analiz edelim:

Ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığının temelde üç görevi vardır. Bunlar: mevcut eğitim sistemini çalıştırma, geliştirme ve millileştirmedir. Yani önce ülkemizdeki eğitim sisteminin süreç, prensip ve kurallarını en iyi şekilde uygulamağa çalışmak, tavizsiz bir şekilde buna gereken önemi vermektir. İkincisi, eğitim sistemimizi bütün halinde görmesi, değerlendirmesi, onu sürekli olarak yenilemesi, geliştirmesi ve çağın önüne geçirmesidir. Üçüncüsü de eğitim sistemimizi, Milli bir yapıya kavuşturması, bu millilik özelliğini geliştirmesi ve güçlendirmesidir. Bunların ilki, tamamen pratikle; son ikisi de teori ile ilgilidir. Günümüzde bunların üçü de çok sorunludur, yeni bir yol ve yöntem bulunmalıdır. Bu çerçevede:

1- Aşağıdaki şemada da görüldüğü gibi, önce merkezde bir iş bölümü gerçekleştirilmelidir. Böylece eğitim sistemini ‘çalıştırma’, Ülkenin her tarafında süreç, prensip ve kurallarını en iyi şekilde uygulama ile ilgili iş ve eylemler Bakanlığın görevi olmalıdır.

Buna karşın, eğitim sistemini teorik olarak ‘geliştirmek’ ve ‘millileştirmek’, bu çalışma ile ilgili olarak üniversiteleri ve il milli eğitim müdürlüklerini organize ederek harekete geçirmek te Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun görevi olmalıdır.

2- Bakanlık, ‘çalıştırma’ ile ilgili pek çok yetki ve sorumluluğunu milli bünyemize ve günümüz yönetim ve organizasyon bilimine uygun bir anlayış ve yaklaşımla illerle paylaşmalıdır. İller de yepyeni bir anlayış ve yaklaşımla eğitim yönetimi açısından güçlendirilmelidir. Bize göre illerde, ilin eğitimsel beklentilerini, kültürel, fikri, sosyal ve ekonomik gücünü hem temsil edecek, hem de onu harekete geçirip eğitime destek vermesini sağlayacak olan ‘eğitim yönetimi il kurulu’ adıyla bir kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul, il valisinin başkanlığında ve Bakanlıkla koordineli bir şekilde çalışmalıdır. Bakanlığın paydaşı olacak olan eğitim yönetimi il kurulu ‘Bakanlığa karşı sorumlu olmakla’, ‘Bakanlığı oluşturmanın’ kesiştiği noktada bulunmalıdır. Söz konusu kurul, ilin eğitiminden doğrudan hem il hem de bakanlık nezdinde yetkili ve sorumlu olmalıdır. Bu oluşum ile iller kendi içinde dinamik ve üretken olacak; iller arası ciddi bir rekabet başlayacak ve Ülkemiz eğitim yönetiminde, 81 ilin hepsi ‘lokomotif’ olacaktır.

Haftaya bu konuya devam edelim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.