Kalkınma Planı “Yeni Ekonomi Bölgeleri”ne vurgu yapıyor. Çok akılcı ve gerçekçi bu vurgunun planlardan hayata geçmesi için daha çok çaba göstermek zorundayız. Tek tek kentler olarak böyle bir şeyi hayata geçirebilmek mümkün değil. Adı üstünde yeni ekonomi bölgeleri birçok kenti kapsayan bir oluşum. Benzer veya birbirini tamamlayan ekonomik üretim desenlerine sahip kentleri planlı bir şekilde birbirine bağlamak ve bütüncül bir ekonomik sistem yaratmak kentlerin etkin bir işbirliği kurabilmesinde yatıyor. Bizim bölgemiz söz konusu olduğunda birinci halkayı elbette Mersin ve Adana’nın oluşturduğu Çukurova Ekonomi Bölgesi oluşturuyor. Bu bölge gerek doğal anlamda gerekse ekonomik anlamda arasına bir sınır çizilemeyen, ortak kaderi paylaşan bir bölge. Zaten bu iki ilin Kalkınma Ajansı olan Çukurova Kalkınma Ajansı da Mersin ve Adana illerini kapsadığı için bu birliği göstermektedir. Adana gerek sanayi üretimi, gerek tarımsal üretimi, gerekse enerji ve kimya alanlarındaki kümelenme ve önemiyle, Mersin ise bu üretimi dünyaya açan dış ticaret, lojistik ve liman gücüyle, Adana sanayisini tamamlayan sanayi ve tarım gücüyle tam bir ekonomik bütünlük arz etmektedir. Her ne kadar bu iki kentin kendi dinamikleri bu konuda hala yeterli iş birliğini ortaya koymayı başaramadılarsa da, Çukurova var olan doğal ortak değerleri ile bu birliği ve yeni ekonomik bölgeyi ortaya çıkartmaktadır. Bu anlamda böylesi ortak bir kaderi olan kentler artık birbirini rakip değil doğal bir ortak ve destekçi olarak görmek zorundadır. Aksi halde artan rekabet ortamında ve zorlaşan bir ekonomide tek başına ayakta kalmak mümkün olmayacaktır. Bu bölgenin Mersin ve Adana dinamiklerinin ortak aklıyla ekonomik olarak güçlenmesi Çukurova’yı bir cazibe merkezi haline getirecek, böylece bu bölgede yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılar için birinci tercih olacaktır. Bu aynı zamanda ulusal boyutta ülkelerin Türkiye’ye yönelmesi gibi dolaylı bir katkıyı sunacaktır.
Çukurova Stratejik Yatırım ve Kalkınma Planı hazırlanmalıdır
Mersin iş dünyası olarak sürekli gündeme getirdiğimiz ve MTSO olarak uzun süredir bir çok veri alt yapısını çalıştığımız “Çukurova Stratejik Yatırım ve Kalkınma Planı”nı Mersin ve Adana dinamiklerinin, özellikle Çukurova Kalkınma Ajansı’nın da desteği ile hazırlanmak, Merkezi destek ve onaylarla ulusal strateji ve hedeflere de uyumlu hale getirilerek ortaya konmak zorundadır. Biz Mersin olarak hazırız. Kardeş Adana’nın da bu konuda daha aktif olmasını bekliyoruz. Çünkü bizler kararlı ve istekli olmazsak, arzu ettiğimiz makro ölçekli desteği alamayız. Bizim için Çukurova Ekonomi Bölgesi bu büyük halkanın merkezidir. Ancak bu halkanın bir de dış ve daha geniş halkası olarak düşündüğümüz ve Mersin ile Adana dışında Çukurova’dan ayrı göremeyeceğimiz Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay’ı kapsayan “Doğu Akdeniz Ekonomi Bölgesi” vardır. Bu illerle birlikte hayata geçmesini hayal ettiğimiz Doğu Akdeniz Ekonomi Bölgesi’nde sadece bu 5 il değil aynı zamanda Çukurova Kalkınma Ajansı’na ek olarak bir de Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı var. Yani sanayisi, tarımı, ticareti, dış ticareti, lojistiği, limanları, iki önemli ovası ve ihracat gücü ile 5 il ve 2 önemli Kalkınma Ajansı var bölgenin. Bu 5 ilin sahip olduğu organize sanayi bölgeleri, limanlar, serbest bölgeler, ihtisas OSB’ler, teknoparklar, tarımsal enstitüler ve daha önemli sayısız üniversitelerle yaratılan olağan üstü vasıflı bir insan kaynağı var. Bunlarla da sınırlı değil; Çukurova Ekonomi Bölgesi’ni desteleyen Doğu Akdeniz Ekonomi Bölgesi’nin hemen dışındaki hinterlandın içinde olan ve birçok konuda bu iki bölgenin ayrılmaz parçası olan Gaziantep, Kayseri, Niğde, Aksaray, Karaman, Konya, Malatya da eklendiğinde ekonomik büyüklük ve önem anlamında bırakın Marmara Bölgesini, var olan bu gücüyle Marmara Bölgesi’nin bile ekonomik gücünü aşan bir bölge çıkmaktadır. Bu yeni ekonomi bölgesi Mersin, Adana, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay, Gaziantep, Kayseri, Adıyaman, Şanlıurfa, Malatya, Konya, Karaman, Niğde, Aksaray illerine ek olarak Ahiler, Çukurova, Doğu Akdeniz, İpek Yolu, Karacadağ ve Mevlana Kalkınma Ajanslarını da kapsamaktadır. Yani en az 15 il ve 6 kalkınma ajansını kapsayan bir ekonomi bölgesinden bahsediyoruz. Türkiye’nin sanayi ve tarım üretimini sırtlayan bir ekonomi bölgesinden bahsediyoruz. Türkiye’nin ihracatını, istihdamını sırtlayan bir ekonomi bölgesinden bahsediyoruz. Ülkenin katma değer yaratan bir bölgesini bütüncül bir hale getirmekten ve bunun yaratacağı büyük cazibeyi yatırıma ve katma değere dönüştürmekten bahsediyoruz. Neden ülkemizin ekonomik anlamda yeni bir Marmara’sı, hatta Marmara’yı bile geçen yeni bir ekonomi bölgesi daha olmasın? Bu vizyon ve yapılacak destekle yaratılacak bir Marmara daha ülke ihracatının iki kat artması demektir, cari açığın düşmesi, iş ve aş demektir. Bu anlamda bu işin olmazsa olmazı yerel yönetimler olmalıdır.
Yeni ekonomi bölgesi demek güvenli liman demektir
Yerel yönetimler bu vizyonu benimsemeli ve ekonomiye daha çok entegre olmalıdır. Bölge siyasetçileri, vekillerimiz bu vizyon ve hedefi önemsemeli ve bu vizyona destek vermelidir. Belki de bu konu hepimizin başat konusu olmalıdır. Çünkü ekonomik refah demek sosyal yaşam kalitesi, sosyal huzur demektir. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu hedefe ulaşmak için her çabayı göstereceğiz. Dünya büyük bir ekonomik fırtına yaşıyor. Ve görünen o ki, bu fırtına daha da artacak. Bu fırtınadan tek tek kurtulmak mümkün değil. Bir araya gelmek, ortak aklı yakalamak ve bahsettiğimiz bölge temelinde güvenli bir liman yaratmak zorundayız. Bu, hem bölgemizin hem de ülkemizin çıkarınadır. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu çağrımıza gerek bahsedilen illerin iş oluşumlarının gerek kalkınma ajansları ve yerel yönetimlerinin gerekse bölge vekillerinin bir tepki vereceğine ve kurtuluşumuz olan bu vizyonu sahipleneceklerine inanıyoruz. İnandığımız bir şey varsa: Birlikten kuvvet doğduğudur…