Adalet duygusu,
Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.
(Nahl: 90)
Hz. Ömer’in (ra) “Adalet mülkün temelidir” sözündeki “mülk”ü, her şeyde olduğu gibi sadece “para-pul, emlâk” olarak anlıyoruz. Halbuki bu sözde geçen “mülk”; “egemenlik, güç, yönetim” demektir. Savaş Ş Barkçin
O, birini sağlıklı, diğerini hasta, birini akıllı diğerini aptal yaratmıştır. O zaman Tanrı adil değil mi? Şartlarda eşitlik yok. Tanrının adaleti yok mu? Neden farklılıkları her zaman hayatımızda hep yaşıyoruz.?
Bu tip sorular insanın kafasını karıştırır, bu şekilde konuşmak insanı günaha götürür. Soruda kavram karmaşası var. Tanrı adil değil demek (haşa) yanlıştır, bunda şüphe edecek bir durum olamaz. Tanrı bizleri eşit yaratmadı demek daha doğrudur. Bu dünya imtihanı meselesidir.
Eşitlik ; bir hukuk ilkesidir. Eşitlikte hisse bölünme pay söz konusu olur. Özeldir. Herkesin karnının doyması ile ilgilenmez, var olan yemeği eşit şekilde pay eder. Elde olan imkana bakar. Matematikte bölünendir, paydır. Eldekini imkân eşya, para ne varsa bölmektir, dünyayı paylaşmaktır.
Adalet ; daha vicdani, ahlâkî erdemdir, Adil olmak eşit olmaktan çok daha geniş kapsamlıdır. Dünyada yaşayan sekiz buçuk milyar insanın aynı hakkı kullanmasıdır… Herkese yetmesi önemlidir. Güneş sabahları herkese doğar adalettir. Var olan yemeğin herkese yetmesini istenir.
Adem (a.s) cennetten kovulmasıyla bizler bu dünyaya imtihan için geldik. Cennet kaygının olmadığı yer anlamına da gelir. Kısıtlı imkanlar içinde ömrümüzü tamamlayıp cenneti tekrar kazanmak nihai hedefimiz olmalıdır. Dünya 510 milyon km2 dir. Sabit ve sınırlı rakamdır. Üçte ikisi su ile kaplı olunca bize kalan 148 milyon km2 dir. Dahada sınırlanacak olursa dağlar, göller, nehirler azalacaktır. Sınırlı bir dünyada sınırlı imkân bizi bekler. Doğanın kanunudur. Doğada herkes elma yiyecek diye bir şey olamaz. Her zaman aynı şeyleri değil, mevsimine göre dağıtan, herkese yetecek kadar paylaşım söz konusudur. Çeşitlilik zenginlikten gelir. Bizleri yoktan var eden Allah hep aynı şeyleri yersek bıkacağımızı çok iyi bilmektedir.
İşin ilginç tarafı şartlar eşit değil, bir kısım insanlar cennete talip olacak, peki nasıl olacak adalet yok gibi görünüyor değilmi? İnsan sadece beden değil ruh, nefis, şeytan üçlüsüyle beraber yaşıyor. Bizim imtihanımız kaç kilo yemek yedin, ne yemek yedin nerede barındın, kiminle evlendin bunlar "İmtihan Sorusu" değil. Cennet kaygıdan uzak dediğimiz için bu tip problem cennette olmayacak. İmtihan Allah'a, Kitabına, Meleklerine, Peygamberlerine, Ahiret gününe, kaza ve kadere hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine iman dan olacak. Bunlara iman edenler Allah'ın istediği şekilde kurallara uygun yaşama ile imtihan olacağız.
İmtihan bu dünyada nasıl yaşadığımız ile değil yaşarken Allah'a bağlılık sorgulanacak. Burada sorunun cevabı ortaya çıkar, eşitsizlik karşısında isyan etmeyen bu imtihanı kazanmış demektir.
Allah'ın bir ismi Adl'dır. Adalet ile hükmeder. Eşitlikte vicdan, rahmet ve merhamet duygusu yoktur. Onun için herkese yetecek kadar, hava, su, güneş büyütecek bakacak aile vermiştir. Adil olan herkes bu dünyaya doğumlu ve ölümülü olarak geldi. Ölüm bizim sabitimizdir. Adil olan hepimiz ölümlüyüz. Ölüm üzerinden anlatırsak, bu dünyadan hepimiz ahirete yolcuyuz. Kabir hayatı, kıyamet hayatı, mizan hesap hayatı ve cennet - cehennem olmak üzere sonsuz bir hayata devam eden bir ruh yolculuğumuz var. Olaylara bu dünyada imtihan gözüyle bakarsak adil bir durumdayız. Şekle değil öze, manaya, zahire bakmak gerekir. Hem bu dünya hem ahiret hayatı için sağlam bir ruh ve iman yapısı önemlidir. Ahirete iman bu işi vicdanlı olmak çözer. Hakim sadece delillere göre karar verseydi o zaman hakimin işi memuriyet olurdu. Osmanlıda en yüce payeler, idareler kadılara verildi, kul hakkı geçmesin diye davaya bakarlardı, sadece görünür (zahir) olan değil (Bâtın) olan kısmı vicdan olarak incelenirdi.