Mersin ÇEvre Mühendisleri oda Başkanı Can konu ile ilgili yapığı yazılı basın açıklaması şu şekilde,
Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen yeni torba yasa teklifindeki Madde 45, ömrünü doldurmuş en az 10 termik santrale 2 yıl daha baca gazı filtresi olmadan veya çevre mevzuatları limitlerine uymadan çalışma izni verilmesi öngörülmektedir. Torba yasaya sıkıştırılmış bir madde ile, çoğunluğu özelleştirilmiş olan ve bir kısmı kamuda kalan kömür santrallarına çevre mevzuatına uyum için gerekli yatırımları yapılması konusunda tanınan muafiyet süresi uzatılmak isteniyor. Bu torba yasa ile birtakım muafiyetler ile özelleştirilen santralların yeni sahiplerine ayrıcalıklar sağlanmakta; yapmaları gereken çevre yatırımlarını yapmamaları göz ardı edilerek hem yatırım maliyeti hem de işletme maliyetinden avantaj sağlamalarının yolu açılmakta, tüm bunlar yurttaşların ve çevrenin sağlığı hiçe sayılarak yapılmak istenmektedir.
2013 yılı birlikte başlayan özelleştirmeler ile çeşitli dönemlerde konu hakkında torba yasalar ile benzer yasal düzenlemelere gidilmiş (30 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Kanunu içerisinde bulundurduğu “Geçici 8. Madde” ile devletin elindeki tüm enerji tesislerini özelleştirilseler (satılsalar) bile 2021 yılına kadar çevre izinlerinden muaf tutulması) ama özelleştirilen termik santrallerin 2018 yılına ve Bakanlar Kurulu kararı ile 2021 yılına kadar çevre mevzuatından muaf tutulması teklifi Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce iptal edilmişti.
Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında Anayasa`nın 2., 5. Ve 56. Maddelerine kanun değişikliğinin aykırı olduğunu belirtmiştir. Devletin vatandaşların sağlıklı çevrede yaşama hakkını sağlamasının temel bir ödev olduğunu vurgulamıştır. Yine kararda; termik santrallerin çevre mevzuatına tabi olmaması kabul edilemez denilmiştir.
Bu madde ile tıpkı Çevre Kanunu‘nda yapılan değişiklikle getirilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyeti gibi, yüksek kirletme potansiyeli olan enerji tesislerine (Örneğin Elbistan Termik Santrali, Muğla Yatağan Termik Santrali vb.) çevre kirliliğinin engellenmesi için konulan kurallardan muaf tutulmaya devam edilmesi sağlanacaktır. Termik santrallerin bacalarından çıkan ve halk sağlığını tehdit eden, ölümcül hastalıklara neden olan gazların engellenmesi için kurulması gereken filtre sisteminden termik santralleri muaf tutulması sağlanmasına devam edilmesini içermektedir.
Termik santrallerinin hava kalitesi açısından insan sağlığı için daha büyük sorun olan 2,5 mikrondan küçük partiküller yaydığı, bu tür kirleticilerin ülkemizde kontrolünün yapılmadığı, bunun mevzuatta bile yer almadığı bilinmektedir. Kömür santrallarının yarattığı önemli bir kirlilik kaynağı da civadır. Civanın doğal ortamda biyolojik birikme riski varile dünyada kömür santrallarının yarattığı önemli çevresel etkilerden biri olarak tanımlanmıştır. Kömür santrallarının kül depolama alanlarının yer altı suları üzerinde etki yaratma olasılığı ayrıca dikkat edilmesi gereken önemli bir durumdur. Öte yandan soğutma sisteminin tipine göre miktarı değişmekle birlikte nükleer santralların yanı sıra en fazla su ihtiyacı olan santrallar kömür santrallarıdır.
Yasalaşacak olan kanun, devletin elindeki (özelleştirilmeleri halinde de geçerli olmak üzere) enerji üreten tüm tesislerden çıkan her türlü tehlikeli atığın bertaraf edilmesine dair zorunlulukları ortadan kaldırmak, yani bu tesislerden çıkan tehlikeli atıklar çevre mevzuatından muaftırlar, bertaraf edilmelerine gerek olmayacaktır denilmekte ve sürecin devamını sağlanmak istenilmektedir. Bu tesislerden çıkan atık suların arıtılması zorunluluğunu ortadan kaldırmakta, yani bu tesislerden çıkan her türlü evsel ve endüstriyel atık su çevre mevzuatından muaftır, arıtılmadan doğaya verilmeye devam edilecektir denilmektedir.
Bu maddelerle, günümüz koşullar altında yerli yenilenebilir temiz enerji kaynaklarına öncelik verilmediği açıkça belirtilmektedir. Hali hazırda enerji sektöründe yaşanan ekonomik kriz ile birlikte kirli geri kalmış teknolojilerin sürdürülmesi hedeflenmekte kalkınmanın kirli kaynaklar ile sağlanılmasına devam edilmek istenmektedir.
İklim değişikliğinin ana kaynağı halk sağlığını da tehdit eden kömürlü termik santrallerdir. Ülkemiz Paris İklim Anlaşması`na da imza atmış ve sera gazı emisyonlarını düşüreceğini açıkça beyan etmiştir. Birçok dünya ülkesi termik santrallerden uzaklaşıp yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmeye başlamıştır. Söz konusu kanun değişikliği ile bu hedeflere ulaşılamayacağı ve ülkemizi derinden etkileyen iklim değişikliği sorununun daha da artacağı görülmektedir.
Türkiye’nin acil olarak,
- Dünyadaki düşük karbonlu enerji politikalarına doğru yönelen dönüşümü göz önünde bulunduran, bu yöndeki enerji kaynaklarını ve teknoloji seçeneklerini dikkate alan,
- Enerji üretim ve dönüşüm süreçlerinin insan sağlığı ve çevreye etkileri konusunda araştırma çalışmalarını destekleyen ve kamuoyuna yönelik şeffaflık ve açıklık politikalarını temel alan
Yasal düzenlemelere ihtiyacı vardır.
Ülkemizin ve dünyanın geleceğini her türlü kaygıdan daha öncelikle görülmeleri ve bu kapsamda çevre sorunlarını azaltacak, halk sağlığını tehdit etmeyecek ve yurttaşların temel haklarını anayasal güvence altına alabilecek, yerli yenilenebilir enerji üretim biçimlerini destekleyecek politikalar üretmelerini istediğimizi ve bu yasa taslağının kentimizi insan ve çevre sağlığı açısından ciddi düzeyde etkileyebileceğini de bir kez daha vurgulamak istiyoruz.