MERSİN’DE “SEVGİ” NİN FARKI…

İnsan duyarlığının en temel göstergesi olan “SEVGİ” kelimesi Mersin’e nasıl yakışıyor! Doğal fiziki çevresi, konumu, yokuşsuz bir şehir olması, yavaşlığı ve çocuksu sadeliği yanında; Mersin öyle bir yerdir ki her dil, din, ırk, mezhepten hemşeriler birbirlerine en küçük mesafe koymadan kuşaklar boyu iç içe yaşarlar; öte yandan doğası, canlıları, tüm yaşayanları ve güzellikleriyle  “ Bırakın bunca kırgınlığı, acımasız didişmeyi de beni görün, beni sevin… bende sevmeyi yeniden hatırlayın” der.
 
Buradan başlayarak, Mersin’imiz bize bir ders veriyor işte:
Ülkemizin içinde bulunduğu, sürüklenmek istendiği durumdan birbirimizi sevmekle, içimizdeki sevgiyi daha fazla ortaya çıkarmakla ve göstermekle kurtulabiliriz.
 
Mersin Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Hıristiyanların, Sünnilerin, Alevilerin iki asırdır birlikte, barış içerisinde yaşadığı bir kenttir.
Şimdi bu mozaikte Suriyeli mülteciler de var.  
Mersin ayrıca Türkiye’nin tüm illerinden göçle gelen insanların, burada kendilerini bir gün bile yabancı hissetmeden yaşadığı bir şehir.
Bugüne kadar bunca farklılığa karşı, gündelik hayatta bunu hiç mesele etmeden yaşayan insanların evidir Mersin; burada insanlarımız arasında farklılığa dayalı herhangi bir çatışma, hatta gerilim olmamıştır. Hemşeriler, kendi geçim kaygıları içinde barış, kardeşlik, karşılıklı birbirini kabullenme duyguları ile yaşamışlardır.
 
Eğer aynı gün içerisinde bir Türk’e, Arap’a, Hıristiyan’a, Sünni’ye, Alevi’ye, Yörük’e, Laz’a, Çerkez’e sevgi göstermek, onunla dostluğunuzu pekiştirmek isterseniz bunu bu çok farklı yelpazede ancak Mersin’de yapabilirsiniz. Kaldırımda yürürken, bir senfonik müzik gibi her dilden konuşmalar, sesler, kelimelerle yıkanırsınız; bir toplu taşıma aracında iseniz, Kürtçe, Arapça, İngilizce yanında her yörenin güzelliğiyle biçimlenmiş şivelerle yüklü Türkçenin nasıl bir gökkuşağı gibi dolandığını duyarsınız.
 
Mersin’de içinizdeki sevgiyi yalnız insanlara değil tüm doğaya da gösterebilirsiniz. Hiç çekincesiz, Mersin’de sokak hayvanlarını kedileri, köpekleri sevebilirsiniz. Deniz kıyısında, Müftü Deresi’nde martılara yiyecek verebilir, Ulu Cami’de güvercinlere yem atarak içinizde bekleyen sevgiyi dünyaya sunabilirsiniz.
 
Ağaçlara sevgiyle dokunur, çiçeklerin kokusunu içinize çekebilirsiniz.
Deniz kıyısında yürür, karda gezer, ırmakları, dereleri, ormanları dolaşır, doğayı seversiniz.
 
Kürt hemşerilerin çoğunlukla yaşadığı mahallelerden Demirtaş’a Yenipazar’a; Çerkezlerin güzelim kültürlerini bir çiçek demeti gibi hep koruduğu  Atlılar’a; Arapça şakalarla yüklü, kokusuyla ve rengiyle hep Arap kalan ışıklar içindeki Kazanlı’ya;
Giritlilerin yaşadığı Melemez’e…gider, onlara konuk olur, çaylarını içer sohbet eder, dostluğunuzu pekiştirirsiniz.
Şehirde gezinirken Ulu Cami’den ya da Muğdat Hazretlerinin sessiz bir nur içinde dinlendiği Muğdat Camiden yükselen ezan seslerine, Katolik ya da Ortodoks Kilisesinden çan sesleri karışır ve siz gökyüzüne bakarak hepimiz için, yeryüzünde yaşayan tüm insanlar için Allah’a dua eder, şükredersiniz.
Mersin budur; bu şehir sizi öylesi kıymetlerle giydirir, sever ve korur.
 
Yine bir Müslüman’ın, Hıristiyan’ın, Alevi’nin, Sünni’nin, Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Musevi’nin koyun koyuna sonsuzu uyuduğu, iç içe inanç işaretleriyle donanmış mezarları kardeşçe buluşturan bir mezarlığı yalnız Mersin’de ziyaret edebilirsiniz.
Öldükten sonra yan yana aynı mezarlıkta yatan bu insanlar, ölmeden önce zaten birlikte yaşama bilincini ve birbirleriyle sorunsuz yaşama kültürlerini hep ayakta tuttular; biz de kendi inancımıza ait bir duayı onların hepsine dağıtırız.
Şu da var ve hepimiz şahit olmuşuzdur: Bir Müslüman toprağa verilirken, imam ve papaz yan yana dua okur bu mezarlıkta; bir Müslüman bir Hristiyan mezarından ot temizler, başında dua eder…
Bu şehirde ölülerimiz de rahat eder ve bize yaşadığımız hayatı ancak sevgiyle hak edebileceğimizi fısıldarlar.
 
*               *         *
 
Evet sevgili okurlarım; içimizde, kültürümüzde, inancımızda kökleşmiş bu sevgiyle aşacağız şu sıkıntılı zamanları… ki;  ülkemizi bölmek, insanlarımız arasında nifak çıkarmak isteyenler emellerine ulaşamasınlar.
O farklı dil, din, mezhep ve yöreden insanlarımızla birbirimize sahip çıkacağımızı; her birimizin diğerine yönelik bir kötülüğe karşı gövdemizle siper olabileceğimizi herkes bilsin...
15 Temmuz Direnişi, inanın, tüm ülkenin gerektiğinde bir MERSİN olabildiğini gösterdi! Biz de Mersin’de siyasetin dilini, gündelik hayatın dilini bu sevgiyle işleyeceğiz ve şu belalı süreci aşacağız.
Sevgiyi, dayanışmayı, birbirimizi koruyup kollamayı bir an bile ihmal etmeden; bir Mersinli gibi yaşayarak yani!
Yaşayanlara da, ölülerimize de bir ibadet gibi dokunarak; dua edercesine seslenerek… 
YORUM EKLE