TÜRKİYE EĞİTİM HEDEFLERİNE NİÇİN ULAŞAMADI

Ülkemizde 150 yıldan beri, her alanda olduğu gibi, eğitim alanında da tam bir eksen değişikliği yaşanmış ve yaşanmaktadır

TÜRKİYE EĞİTİM HEDEFLERİNE NİÇİN ULAŞAMADI

TÜRKİYE EĞİTİM HEDEFLERİNE NİÇİN ULAŞAMADI

Prof. Dr. Ömer ÖZYILMAZ

Ülkemizde 150 yıldan beri, her alanda olduğu gibi, eğitim alanında da tam bir eksen değişikliği yaşanmış ve yaşanmaktadır. 150 yıl önce Batı’da üretilmiş olan bir dünya görüşü ve ondan üretilen eğitim felsefesi, insan felsefesi ve epistemoloji üzerine kurulmuş olan eğitim sistemi, tedrici olarak ülkemize taşımış, iyi çalışması için de özellikle altyapı konusunda pek çok çalışma yapılmıştır. Bununla beraber, Ülkemiz bugüne kadar hem eğitim sistemi, hem bilimle ilişkiler, hem de yetiştirdiği öğrenciler açısından arzu ettiği noktaya ulaşamamıştır.

Aynı şekilde Ak Parti Hükümetleri de önceki hükümetlerin aksine, geçtiğimiz 19 sene içerisinde genel bütçeden en büyük payı eğitim sistemine ayırmıştır. Bu çerçevede Milli Eğitim’e ve YÖK’e değişik türlerde okul ve her ile üniversite açma ve bunları donatma, maddi kaynak ve teknoloji transferi, kadro aktarımı, özellikle üniversite öğretim üyelerine her türlü proje desteği, bina ve fiziki çevre yapımı ve oluşturulması gibi alt yapı konularında, önceki Hükümetlerle ölçülemeyecek derecede mükemmel destekler vermiştir. Ayrıca sosyal, siyasal ve psikolojik destek te en üst düzeyden gerçekleştirilmiştir. Ancak bu kadar gayretleri ne rağmen Ak Parti Hükümetleri de eğitim alnında beklenen noktaya ulaşamamıştır.

İşte bunun arka-planını inceleyecek, MEB ve YÖK’ün görev alanına giren, özellikle onları ilgilendiren teorik sebeplerini dört makaleyle sizlere arz etmeğe çalışacağız.

Bu sebepler:

1- Eğitim Sistemimizin Kurulduğu Dö nemden Kalan Ancak Bugünü de Çok Olumsuz Olarak Etkileyen Sorunlarını Görememek:

Biz, Devlet-i Âliye’nin varisleriyiz. Selçuklu-Osmanlı çizgisinde 1000 yıl dünyanın tek ve adil süper gücü olarak hamdolsun hayatı yaşadık/yaşattık. Özellikle Selçuklular Döneminde eğitim sistemini, bilimleri ve teknolojileri daha da geliştirerek, önceki dönemlerde başlatılmış olan İslam Medeniyeti’nin gelişip kökleşmesine beşiklik yaptık. Bunları sadece üretip uygulamakla kalmadık, her tarafa yaygınlaştırdık, Avrupa’ya da hem naklettik hem de öğrettik.

Son üç-dört yüzyılda bizden ve dışımızdaki dünyadan kaynaklanan sebeplerle duraklamaya, gerilemeğe ve sona doğru evrilmeğe başladık. Son iki asırda da biz yıkıma doğru sürüklenirken, bizimle beraber dünyanın geri kala kısmı da zayıf ve güçsüz kalmıştı.

18. ve 19. Yüzyıllarda, emperyalistler çeşitli iç ve dış oyun ve tuzaklarla bir yandan bizi yıkmağa çalışırken, bir yandan da Avrupa’da inkarcı, tekelci, sekülerist-materyalist ve kendisinin dışındaki bütün dünyayı sömürmeyi ve soygunla, maddi manevi bütün değerlerini ellerinden almayı planlayan bir dünya kurmağa başlamışlardı. Kurulmaya çalışılan bu dünya, oluşturacakları eğitim sistemleri yoluyla bütün insanları, rahatlıkla güdülebilecek varlıklar haline getirmeyi esas alan, bu hususta ahlaki hiçbir değeri ve ilkesi olmayan bir dünya özelliği taşımakta idi. Bizim zayıf kalmış olmamızı da fırsat bilen emperyalistler, maalesef bunda başarılı da oldular. Dünyanın her tarafına nüfuz ettiler ve bizim ülkemiz de dahil, bütün ülkeleri doğrudan ya da dolaylı olarak işgal ettiler. Sonra oralardan çekilir gibi yaptılar. Ancak çekilirken birkaç şartı kabul ettirdiler. Bunların başında da o ülkelerin eğitim sistemlerini, her şeyiyle kendilerinin yani Batılıların/emperyalistlerin, yukarıda bahsettiğimiz anlayışa göre kurmaları şartı vardı.

İşte 150 yıldan beri ülkemizde, belirtilen şartlarda, kuruluşuna Batı’nın öncülük ettiği ve her şeyiyle ona ait olan bir eğitim sistemi vardır. Bu eğitim sisteminin dünya görüşü, eğitim felsefesi, insan felsefesi ve bilim felsefesi; vizyonu, müfredatı, ders içerikleri, yöntemi ve bir bütün olarak eğitim sistemi, millet olarak bizim bütün değerlerimizi dışlamış, Batılıların anlayışına göre kurulmuş, halen de aynı anlayış, yaklaşım ve yöntemlerle devam etmektedir.

Dolayısıyla eğitim sistemimizin kuruluş yıllarından beri devam eden çok büyük ve önemli iki sorunu vardır. Bunlar:

1- Eğitim sistemimizi millet olarak biz tasarlayıp kurmadık, başkaları (Ülkemizi işgal eden milletler) için üretilip kurulan eğitim sistemi bizde de kuruldu.

2- Bize rağmen, bizim milletimiz için! bizim ülkemizde kurulmuş olan bu eğitim sisteminin, hem dünya görüşü, eğitim felsefesi, insan felsefesi ve bilim felsefesi, hem de eğitim sisteminin diğer bileşenlerinin milletimizin değerleriyle ortak hiçbir yönü yoktur.

Bu durum, ‘o gün için bu böyle olması zorunluydu’, diyenlerle tartışılabilir. Ancak, o günkü şartlar değişmiş, büyük ölçüde ortadan kalkmış ve bugün yepyeni bir dünya kurulmuş olmasına rağmen, 150 yıldan beri eğitim sistemimizin bu iki sorunu aynen devam etmesini anlamak mümkün değildir

İşte bu iki sorun, bugün eğitim sistemimizin en temel ve acil sorunu olarak görülmesi ve çözümlenmesi gereken iki temel sorunudur. Bunlara şu görüş ya da bu ideoloji açısından bakılmaması gerekir. Bugün milletimiz için asıl beka sorunu, bu iki temel sorundadır.

Bu sorunlar ortada iken, bunları görmezden gelip, bu eğitim sistemini geliştirme/güçlendirme çalışmaları yapmak, daha çok destek vermek, sadece ve sadece bize rağmen, bizi değiştirmek, bozmak ve başkalaştırmak için kurulmuş olan bu sistemin daha da güçlenmesine, insanlarımızın inancı, tarihi, kültürü ve milletinden kopuk, gayr-i milli olarak yetişmesine vesile olacaktır. Nitekim 150 yıldan beri oldu da.

Elbette bugüne kadar olduğu gibi eğitim sistemimize her türlü destek verilecektir. Ancak bu desteğin bizi değiştirmek, bozmak ve başkalaştırmak isteyenlere değil, bize dönüş yapması ve bize yaraması için, bir an önce bu sorunların ortadan kaldırılması gerekir.

Devam Edecek.

Güncelleme Tarihi: 13 Kasım 2021, 10:39
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER